Engin Demir

Engin Demir

"Yavru Vatan" 39 yaşında

Yaşım o günleri hatırlamaya yetmiyor belki ama, öğretmen babamın dağ köylerinde görev yaptığı yetmişli yıllarda, bir maaşına yakın bir paraya satın aldığı “bond tipi çanta” şeklindeki plakçalardan yankılanan “Kıbrıs Türk’tür, Türk Kalacaktır” ezgileriyle tanıdım Kıbrıs’ı. O plakçalardan yankılanan bir özgürlük şarkısıydı benim için o zamanlar Kıbrıs.

Yıllar sonra, geçtiğimiz günlerde yavru vatan 39. Yaşını kutlarken ben de oğlumla Kıbrıs’taydım. Bugüne kadar hiçbir ülke tarafından resmen tanınmamış olsa da, Kıbrıs Türk halkının egemenlik uğruna verdiği büyük mücadele sonucunda kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 39’uncu yaşını coşkuyla kutluyordu.

Türkiye’de sonbaharın kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı günlerde, Kıbrıs adeta yazı yaşamaya devam ediyordu. Gazi Magosa sokaklarını adımlayıp, yanımdaki oğluma Kıbrıs’ın önemini anlatırken, yol bizi Namık Kemal Lisesi’nin önüne getirdi. Alelade bir okul değildi burası. Hikayesini yıllar önce çok sevdiğim bir Albay ağabeyimizden dinlemiştim.

Kıbrıs’ın kurtuluşuna giden yolda ilk ateşin yakıldığı yerdi bu okul.  O civcivli günlerde Türkiye tarafından gönderilen tarih öğretmeni Sadi Oğuz Bey bu okulda göreve başlamıştı. Farklı bir öğretmendi. Ateşli konuşmalar yapıyor, her fırsatta Kıbrıs’ın önemini anlatıyor, öğretmenler ve öğrenciler arasında günden güne büyüyecek ateşin ilk kıvılcımlarını yakıyordu.

Namık Kemal Lisesi-Gazi Magosa
Namık Kemal Lisesi-Gazi Magosa

 

Türk ordusu tarafından 20 Temmuz 1974’de Barış Harekatı başlatıldığında, Öğretmen Sadi Oğuz Bey, okul önlüğünü çıkarıp Türk Silahlı Kuvvetleri'nin genç bir subayı olarak askeri üniformasını giyecekti. O öğretmen, Magosa'nın “Gazi Magosa” olurkenki büyük mücadelesini yöneterek, 250 kişiyle savunduğu Magosa Kalesi’nden dev bir kahramanlık öyküsü yazan, Türklerin teslim olması için ısrara gelen Birleşmiş Milletler Barış Gücü irtibat subayına "Beni buraya gönderen Yüce Türk Devleti, düşmanı çok görünce teslim ol demedi, bilakis çarpışarak şehit olmamı emretti" diyen kahraman Türk üsteğmeni Oğuz Kalelioğlu idi. Kıbrıs, Oğuz Albay’ını ve onun Kıbrıs’ın özgürlüğü için verdiği kahramanca mücadeleyi hiç unutmadı. Şimdi Magosa Kalesi’nin yanındaki heykeli ile ben hala buradayım diyor Oğuz Kalelioğlu, yaşarken heykeli dikilen ilk asker olarak.  

Rauf Denktaş-Oğuz Kalelioğlu
Rauf Denktaş-Oğuz Kalelioğlu

 

Sessi̇z ve hüzünlü Kapalı Maraş’ın sokaklarında

Kıbrıs ile ilgili aklımdaki en gizemli yerdi Kapalı Maraş. 13 Ağustos 1974’te Türk ordusunun gerçekleştirdiği 2. Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Türk yönetimine geçen bölge, daha sonra askeri yasak bölge ilan edilip insan yerleşimine kapatılmıştı. Oluşan yeni durum nedeniyle, kısa bir süre içerisinde koca şehir boşalmış, yüzlerce turizm tesisi, binlerce ev terkedilmişti. Hayalet şehire dönen Maraş, Türk askerinin kontrolünde 2020 yılına kadar kapalı olarak kaldı. Ve Kapalı Maraş iki yıl önce Türkiye’nin de desteği ile belli oranda açıldı. Şehrin bazı kısımları bugün bir açık hava müzesi gibi günün belli saatlerinde gezilebiliyor.

Kapalı Maraş

 

Hakkında çok şey anlatılan Kapalı Maraş’ı gezme imkanını ben de yakaladım. 1974’e kadar Avrupa’nın sayılı turizm merkezlerinden biri olan Maraş, bugün bile Kıbrıs’ta olmayan on bini aşkın yatak kapasitesine sahip, Sophia Loren gibi ünlülerin uğrak yeri bir turizm cennetiymiş. Sokaklarını adım adım arşınlarken Maraş’ın anlatılan herşeyden daha fazlası olduğunu hissettim. Dev bir film platosunu andıran Maraş’ta hani herşey yerli yerinde de bir insanlar eksikti sanki. Onlar da birazdan bir yerlerden çıkacaklar ve hayat sanki kaldığı yerden aynı coşkusu ve canlılığıyla devam edecekti. Sokakları sessizdi hala Maraş’ın ama, o hüzün bulutları kalkıyordu yavaş yavaş üzerinden. Umutluydu artık Maraş. Eminim o eski güzel günlerine dönecek bu şehir. Bu yolda ilk adımlar atılmış, umarım kısa zamanda devamı da gelir.

 

 

 

 

 

 

Diğer Yazıları

Yorumlar