Erdal Güven

Erdal Güven

Kim kimi ısırırsa haberdir?

Biz gazeteciliğe başladığımızda, kimse bize ''Köpek insanı ısırırsa haber değildir, ama insan köpeği ısırırsa haberdir,'' demedi. Fakat üniversite öğrenciliğimiz sırasında okuduğumuz bazı kaynaklardan, eskiden böyle bir deyimin mesleğe ilk başlayan gazetecilere öğretildiğini  öğrendik.
 
Ben, tüm meslek hayatımda, “kim kimi ısırırsa ısırsın mutlaka haber değeri vardır” dedim.
Uzatmayalım, Hürriyet Tokyo temsilciliği görevim bitip yurda döndüğümde, Ertuğrul Özkök beni yeni kurulan Haber Araştırma Servisi'nin başına getirdi. Ne araştırması anlayamadım ama koskoca genel yayın yönetmeni, bir adama “Sen bundan sonra haber araştırma müdürüsün,” derse, mutlaka bir bildiği vardır. ‘Nasıl olsa bir ara öğrenirim,’ dedim ve kimse kapmadan müdür odasına oturdum. Ama öyle, oda işte deyip geçmeyin. Hürriyet’te o dönemde odası olan haber müdürü sayısı, bir elin iki parmağını geçmezdi.
 
Bir Uğur Cebeci’nin odası vardı, bir de benim. Diğer müdürler, koca salonda kendilerine ayrılan alanda küçük masalarında otururken, benim odam halı döşeliydi. Şimdi “görmemişin odası olmuş, çekmiş perdesini kopartmış” demeyin. Vallahi boğazda yalın olacağına, Hürriyet’te odan olsun. Oda sahibi müdürün havasından yanına yaklaşılmaz. Herkes sigarasını gaz odasında içerken, odası olan müdür, kendi odasında istediğini yapabilirdi. Bu nedenle, diğer servis müdürleri, sık sık beni ziyaret ediyor ayağına odaya gelir, çay sigara içer, sonra kendi masalarına dönerlerdi.
 
Neyse, lafı uzattım. Aradan günler geçti. Ben odanın keyfini çıkartıyorum ama daha hala bu Haber Araştırma ne menem bir şey, anlayabilmiş değilim. Bir ara ‘Acaba yazı işlerinde kaybolan haberleri mi bulmalıyım?’ diye düşündüm. Birkaç gün, yazı işleri salonunda, elim kıçımda aylak aylak dolaştım ama kimse kaybolan haberlerini bana sormadı.
 
Neyse, baktım ben bu haber araştırmanın ne yaptığını anlayamayacağım, bari bildiğimi yapayım da, laf söz olmasın dedim. Aradan tam 23 sene geçti. Haber araştırma ne demek anlamadım. Kendi kendime her halde Ertuğrul Bey, gavurların “feature” dediği haberin içindeki hikayeyi ön plana çıkartan habercilikten bahsediyor diyerek haberciliğe “hikaye anlatımı” tarzını uygulamaya başladım.
 
Dün, Ajans Haber istihbarat masasına düşen bir haberi görünce haberin bizim her şeyi bilen gazeteciler arasında heba olacağını anlamıştım. Bizim editörler haberi hiç görmediler, diğer gazeteler de sıradan bir vaka olarak değerlendirdiler. Halbuki haber o kadar büyük hikayeleri içinde barındırıyordu ki biraz zorlasan en az 350 sayfa roman yazabilirsin. “Hindistan'ın Chhattisgarh eyaletinde Jashpur bölgesinde 8 yaşında Deepak isimli çocuk, evinin bahçesinde oyun oynadığı sırada kolunu ısıran koca piton yılanını ısırarak öldürdü.”
 
Şimdi haberi nereden işlerseniz o kadar değişik haber yazabilirsiniz. Konu o kadar güzel haberler barındırıyor ki… Bir kere ölen yılan çok zehirli bir yılan olmasına rağmen ısırdığı çocuğa zehrini enjekte etmemiş. Kuru ısırık diye tabir edilen şekilde sadece dişlerini geçirmiş. Ama çocuk korkuyla tüm gücüyle hayvanı ısırınca koca hayvan parçalanmış.
 
Şimdi sorarım size; siz olsanız bu haberi hangi açıdan ele alırdınız. Hayvan insanı ısırınca haber değil, insan hayvanı ısırınca mı haber. Yoksa hayvanın en masum duygularla uyarmak için ısırmasına rağmen çocuğun korkuyla vahşi bir içgüdüyle ısırması mı?

Diğer Yazıları

Yorumlar