Erdal Güven

Erdal Güven

Kazakistan'da "asıl hedef" Türkiye

Sosyolojik olarak bakıldığında devletler ve ulusal birliktelikler de insanoğlu gibi doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Her devletin bir yaşam eğrisi vardır. Bunu bir çan eğrisine de benzetebiliriz. Gelişirler, duraklarlar, gerilerler ve yok olup giderler. Ancak ulus devletler her zaman kendi özlerinden yeniden ayağa kalkarlar. 16 Türk devletinin batışının ardından 17’nci devleti kurup benliğini yaşatan Türkler buna en güzel örnektir.

Tüm çocukluğum Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda Türk Birliği’ni kurma hayalleriyle geçti. Gençlik yıllarımda Kızılderililerin Türk olduklarını ispat edebilmek için Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan hocanın peşinden koşturdum. Japonya’da gazetecilik yaptığım yıllarda Türklerle Japonların kardeş kavimler olduğu tezini ispata çalıştım. Anlayacağınız hayatım dünya Türklerini araştırmakla geçti.

“Dünya Türk Birliği” fikri beni oldukça heyecanlandırırdı. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluş haberini aldığımda yaşadığım mutluluğu anlatamam. Hayatımın anlamı ete kemiğe bürünüyor, “Turan” kuruluyordu. 

ABD, Uzakdoğu’da güç kaybetmeye başladı. Japonya ve Güney Kore üzerindeki etkisi azalma eğilimi göstermekte. Çin, bölgede hakimiyetini giderek geliştirdi. Bölgede Türk Birliği ve Çinlilerin karşı karşıya gelme olasılıkları yükseldi.

Afrika’da batı sömürgesinden kurtulan devletlerin, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin etrafında kümelenmeye başlaması, ABD ve Rusya’yı korkuttu.
ABD ekseninde hareket eden ve Türkiye ile ilişkilerini neredeyse buzhaneye taşıyan Birleşik Arap Emirlikleri Ve Suudi Arabistan yönetiminin Türkiye ile ikili ilişkileri geliştirme çabaları batılı ülkeleri endişelendirdi. Akdeniz egemenliği deniz sahasının genişletilmesi Libya ile tarihi ilişkiler ışığında Türk askerinin bölgesel güç gösterileri ve Karabağ işgalinin sonlandırılması ile, Afrika’dan Kafkaslara siyaseti yeniden şekillendiren Türkiye, emperyalist güçleri oldukça endişelendirmiş durumda.
Bu arada Türkiye’nin Avrupa’nın içine bir hançer gibi saplanan Balkan ülkelerindeki gelişen ikili ilişkileri, bu bölgede bulunan Türk ve Müslüman topluluğun giderek güçlenmesini de unutmamak gerekir.

Bütün bu yaşanılanlar, emperyalist güçlerde “Türkiye’nin önünün kesilmesi” gerektiği fikrini güçlendirdi. Batılı kapitalist güçler Türkiye’nin uluslararası arenada önünü kesebilmek için yeni eylem planlarını ortaya koymaya başladılar.

Bunlardan ilki, Türkiye’nin iç siyasi ve ekonomik sorunlarla boğuşup, bu süre zarfında dış politikada güç kaybetmesiydi. Türk siyasetinin ekonomi zafiyetini tespit ettikleri için önce ekonomik savaşı başlattılar. Türkiye ekonomik sorunlarla mücadele ederken Türk Devletleri Teşkilatı’nın Türkiye’den sonra en güçlü ülkesi olan Kazakistan’ı  oyun dışına çıkartma planını devreye soktular.

Çünkü, Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Mart 2021'de OET Zirvesi'ndeki konuşmasında, “Hedefimiz, Türk dünyasını 21'inci yüzyılın en önemli ekonomik, kültürel ve insani bölgelerinden biri yapmak” demişti.

Kazakistan’da yaşananlar korkunç boyuta ulaşınca Rusya Ermenistan askerlerini de yanına alarak Almatı’ya çıkartma yaptı. Karabağ’da Türkün tokadını yiyen Ermeni askerleri sözde barış gücü kisvesi altında kirli postallarıyla Türk toprağını çiğnedi.

Kazakistan neden bu duruma geldi biraz ona bakalım. Ülkede halk sözde gaz zammını ve  ekonomik sıkıntıları protesto etmek için sokağa döküldü. Bu, karışıklığın görünen yüzü. Bir de görünmeyenler var. Olayların perde arkasını incelediğinizde Kazakistan’daki tüm yaşanan olumsuzlukların ardında KGB’yi görürsünüz. Önce ülkeyi karıştırdı sonra da sözde yardım bahanesiyle ülke yönetiminde etkinliğini kuvvetlendirdi.

Rusların Kazakistan’a yardım etmek için öne sürdüğü şartları incelediğimizde gerçeği anlıyoruz.
Rusya öncelikli olarak Kırım’ın ilhakının tanınması,
- Rusça'nın yeniden ikinci resmî dil olarak kabul edilmesi,
- Rusya’nın ülkede yeni askerî üsler açmasının önünün açılması,
- Rus azınlıklara özerklik verilmesi
şartlarını ortaya koydu.

Bu şartlar karşısında Fransa'nın sol görüşlü gazetesi Le Monde bile “Kazakistan’daki karışıklıkların Türk Devletleri Teşkilatı’na karşı” planlandığını yazıyor. Kazakistan’da yaşananlar bir hak arama mücadelesi değildir. Kirli bir oyunun tezahürüdür. Başta Türkiye olmak üzere tüm Türk Devletleri Teşkilatı Kazakistan’a yardım etmeli. Çünkü Türkiye güçlendikçe tüm dünyada panik başlıyor.

Bir gerçeği unutmayalım, Kazakistan’da asıl mesele Türkiye’ye darbe vurmaktır. Rusya ebedi emellerini gerçekleştirmek için harekete geçmektedir.

Diğer Yazıları

Yorumlar