"Sağlık turizminde payımızı artırmalıyız"

KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, COVID-19 süreci özelinde ülkemizin en büyük avantajlarından birinin sağlık sistemimizin ve personellerimizin niteliği olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, sağlık alanında yapılabilecek doğru hamlelerle dünyada büyük bir hacme sahip sağlık turizmi pastasında payımızın ciddi oranda artırılabileceğini ifade ediyor açıklamalarında bulundu. 

Ülkemizi pandemiyle mücadele konusunda nerede görüyorsunuz? Dünyanın öne çıkan ülkeleri ile kıyasladığınızda sizce hangi noktadayız? Bir değerlendirme yapmanız gerekirse neler söylerdiniz?


Pandemiyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı kararlar almayı gerektiren bir süreç başladı. Pandemiyle mücadeleyi, salgınla ve hastalıkla olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Ben ülkemizin hızlı aksiyon aldığını düşünüyorum. En avantajlı olduğumuz konulardan biri sağlıklı ve sistemli bir filyasyon ekibine sahip olmamızdı. Bir diğeri de Türkiye'deki sağlık sektörü ve hastane alt yapılarının yıllardır yeterli nitelik ve tecrübeye sahip olmasıydı. Bunlar bizim için pandemiyle mücadelede en büyük avantajlarımm oldu. Diğer yandan sağlık çalışanlarımız bu dönemde büyük bir özveriyle çalıştı. Aşırı yoğunluk altında olsalar bile performanslarında bir düşüş yaşamadan mücadeleye devam ettiler. Dolayısıyla Avrupa'da salgının ilk döneminde hastanelerde yaşanan kaos ortamı ülkemizde olmadı. Yurt dışına kıyasla daha kontrol edilebilir seviyedeydik. Hem salgının birinci dalgasında hem de kasım ayında gelen ikinci dalgada başarılı bir sınav verdiğimizi düşünüyorum.

Bildiğimiz üzere, ülkemizde ilk vakanın görülmesinin hemen ardından sağhk, tıp gibi alanlarda uzman olarak bilinen pek çok kişi kelle paça çorbasından, Türklii k genine kadar kamuoyunu yanıltıcı bilgiler paylaştı. Sağlık dünyasındaki bu enformasyon kirliliğinin ve doktorların bilim gibi bir konu başlığı altında, kendi aralarında görüş birliğine sahip olamamalarının önüne nasıl geçilebilir?


Koronavirüs ilk ortaya çıktığında yapılan bütün yorumlar, daha önce sınırlı sayıda ve sınırlı bölgelerde görülen SARS ve MERS enfeksiyonları baz alınarak yapılmış yorumlardı. Mevcut literatür bilgisinin az olması, o dönemde sadece Çin'den ve Italya'dan gelen yayınların incelenmesi ışığında yorumlar yapılması nedeniyle sınırlı karşılaştırmalardı. Dolayısıyla pek çok kişi, Dünya Sağlık Örgütü pandemi ilan edinceye kadar bu salgının küresel boyuta geleceğini öngöremernişti. Sonrasında mevcut virüse dair olan çalışmaların sayısı arttı ve farklı yorumlar yapılabildi. Türkiye'de pandemi ile mücadele için bir bilim kurulu oluşturulması aslında bilgilendirmenin de tek merkezden, aynı tedbirlerin vatandaşlara ulaştırılmasını sağladı. Bunun da enformasyon kirliliğinin karşısında büyük fayda sağladığını düşünüyorum. Önlemler konusundaki bilincin hızlı oluşturulması ve bizim toplumsal olarak davranış şekillerimizi hızla yeni sürece adapte edebilmemiz süreçteki en büyük yardımcılarımızdan biri oldu. Ümit ediyorum ki en kısa sürede eski normallerimize dönebiliriz. Farklı görüşlerin olmasının çok sıkıntı oluşturacağını düşünmüyorum. Evet, bilgi kirliliği kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yol açabilirdi belki ancak çok kısa süre içerisinde bu kirliliğin kamuoyunda bir tesiri olmadığı da görüldü. Bunun en büyük sebebi de oluşturulan bilim kurulunun toplumu periyodik olarak bilgilendirmesiydi.

Bir sağlık çalışanı olarak, sizin gözünüzden salgın dönemindeki hastane ortamını anlatır mısınız? Bizim görmediğimiz nasıl bir süreç var arka planda?


Sağlık çalışanları olarak uzun mesai saatlerinde ilk başta alışarnadığıma şey, kişisel koruyucu ekiprnanlarla çalışmakta zorlanrnamizdi. Hastalığın tam bilinmediği ve tedavisi konusunda tüm dünyada yetersiz kalinan ilk dönemlerde kişisel koruyucu ekiprnanlarla mesai tamannarnak hepimiz için zor oldu. Bunun yanı sıra sağlıkçlların yaşadiği bir diğer problem de aileleri ile görüşernernekti. Ilk dönemde yaşadiğirınz kişisel ekipmanla çalışma zorluğu bir süre sonra bizim için yerini psikolojik yorgunluğa bıraktı. Diğer yandan alınan önlemler ile birlikte salgındaki dalgalanrnalar arasında yaka sayısının düşmesi, sağlıkçlların bir neloze nefes almasını sağladı. Şu anda bence sahadaki tüm sağlık personellerini en çok seyindiren gelişme aşılarnanın başlamış olması.

Umarız aşılama salgının önünü kesecek ve toplum bağışıklığı belli bir düzeye geldiğinde kontrol altına alınacak. Salgın süreci boyunca, sizi en çok duygulandıran anı bizimle paylaşabilir misiniz?

Salgınla mücadele esnasında bizi sevindiren ve özen pek çok şey oldu. Kendi alanırn olan kulak burun boğazdan (KBB) bahsetnıern gerekirse, gebeliği esnasında COVID-19 enfeksiyonu kapan ve gebeliği sebebiyle ilaç tedavisini çok fazla uygulayamadığımız bir hastamız vardı. Emzirme süreci başlayınca tedavilerle koku duyusıınu geri kazandı. Ancak dört ay boyunca bebeğinin kokusunu alamadığı ıçin depresyona girmişti. Dört aylık bebeğinın kokusunu ilk defa aldığında ağlayarak bana açtığı telefon, beni çok duygulandırmıştı.

Yorumlar