Gaffar Okkan suikastının ardından 13 yıl geçti

Vazifesini hakkıyla yapan ve insanlığıyla tüm Türkiye’ye nâm salan Gaffar Okkan, şehadetinin 13. yılında yine unutulmadı.

Merve AYYILDIZ / ANKARA

24 Ocak, hem Türkiye hem de Diyarbakır için en kara günlerden biri… Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’a düzenlenen suikastın üzerinden tam 13 yıl geçti.

ALİ GAFFAR OKAN KİMDİR?

1952 senesinde dünyaya gelen Okkan, Sakarya Hendekliydi. 30 Eylül 1970’te Polis Koleji’ni bitirerek Polis Akademisi’ne başladı. Polis Akademisi’nden 29 Eylül 1973’de mezun olarak İzmir Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Komiser Yardımcısı olarak göreve başladı.

İzmir’de Emniyet Amirliği’ne kadar birçok görevde bulunan Okkan’ın, 1983 yılında Şanlıurfa’ya ataması yapıldı. 1985 yılında ise Şube Amirliği’ne terfi etti. 1986 yılında Eskişehir’e gelerek burada Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda görev yaptı. 1992 yılına gelindiğinde Emniyet Müdür Yardımcısı olan Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. Sınıf Emniyet Müdürlüğü'ne terfi ederek Kars İl Emniyet Müdürü oldu.

Ali Gaffar Okkan, Kars Emniyet Müdürü iken yıllarca PKK ve Hizbullah terörünün ve aşırı göçün ağır sonuçlarını yaşayan Diyarbakır gibi bir ile emniyet müdürü olarak atandı.

BÜYÜK HİZMETLERE İMZA ATTI

Hüseyin Velioğlu'nun, İstanbul Beykoz'daki villasına yapılan baskında büyük rolü vardı. Gaffar Okkan, Hizbullah'ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Kadın polisler, Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar ve trafiği yönettiler.

Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı, mavi-beyaza boyattı ve ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil, kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor; diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanında görevli kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onları uçağa kadar götürdü. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de şehrin kritik noktalarına kurdurduğu kameralardı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda Diyarbakır sokaklarını gözlerdi.

“BU, SİZE İLK VE SON UYARIM”

Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır’a geldikten iki gün sonra polis telsizinden “3310 Merkez! 2 gündür şehir merkezinde geziyorum ve görüyorum ki arkadaşlarımız, görevlerinin bilincinde değil. Bu, size ilk ve son uyarım!” şeklinde bir anons geçti. Bu anons, Okkan’ın giden emniyet müdürlerinin hiç birine benzemediğinin bir kanıtıydı.

İlk somut icraatı ise Diyarbakır’da Emniyet Müdürlüğü makamına Ali Gaffar Okkan oturana kadar Emniyet Müdürlüğü’nün önündeki sivillere kapalı olan caddeyi açtırması oldu.

“MASA BAŞI GÖREV YAPAN POLİS İSTEMİYORUM”

Diyarbakır’ın en karışık, en dumanlı ve sancılı döneminde göreve geldiğinde Diyarbakır polisi ‘masa başı’ görev yapmayı tercih ediyordu. Dışarı çıkmak, polis için tehlike olarak görünüyordu. Bu durum karşısında “Kimden korkuyoruz?” diyerek masa başında oturan tüm polisleri, kadın-erkek ayrımı yapmaksızın sokağa döktü. Okkan, sokağa çıkardığı polislere “Vatandaşa nazik ve şefkatli davranın!” uyarısında bulunmuştu.

EMNİYET MÜDÜRÜ, HALKIN ‘GAFFAR BABASI’ OLDU

Diyarbakır halkı, o dönemlerde Diyarbakır sokaklarında üniforması ile gezen polis görmeye alışkın değildi. Halk, polisi panzer ve coptan ibaret sanıyordu. Oysa yeni emniyet müdürü, Diyarbakır halkına polisin sıcak yüzünü göstermeye kararlıydı. Yeni emniyet müdürünün, alışkın olmadıkları bu tavırları onları çok şaşırtıyordu. Bazı çevreler, devletin bilinçli olarak Okkan’ı gönderdiğini düşünüyordu. Eski Emniyet Müdürlerini neredeyse hiç görmeyen kent halkı, Okkan ile sık sık karşılaşıyordu. Diyarbakır halkı, Gaffar Okkan’ı tanıdıkça sevmeye başlamıştı. Mesaisinden arta kalan zamanı halkla iç içe geçiriyordu.

Gaffar Okkan, halkın güvenini kazanarak hedefleri doğrultusunda onları inandırmayı kısa sürede başarmıştı. Okkan, “Biz halk için varız. Bana ‘orda halkın canını, malını, namusunu koru’ dediler.  Onun için geldim.” diyordu.

HALKIN GAFFAR BABASI, DİYARBAKIRSPOR’A DA ELİNİ UZATTI

Diyarbakırspor’un o dönem durumu kötüydü. Okkan, Diyarbakırspor’un neredeyse hiçbir maçını kaçırmadan takip ediyordu. Maçlarda, emniyet müdürü değil de takım başkanı gibi takımla ilgileniyor, oyuncular gol attıklarında gelip onlara sarılıyor, eline bayrak alıp statta tur atıyordu.

HALK -POLİS ARASINDAKİ UÇURUMU KÖPRÜYE ÇEVİRDİ

Okkan, halkla ilişkilerinde gösterdiği “toplum mühendisi” tarafını meslek hayatında da devam ettiriyordu. Örneğin; 10 araçla ekip kuruyor, ekibi üçe ayırıyor. Biri sakatlar, biri yaşlılar, biri de sokak çocuklarıyla ilgileniyordu. Hava alanında da bir araç bekletiyordu. Bazılarının deyişiyle, ‘üstüne vazife olmayan’ işlerle de ilgileniyordu. Yaşlı ve sakatları evlerine bıraktırıyor, bir yandan da polis olduğunu unutmuyordu. Diyarbakır’daki puslu havanın içerisinde terör örgütleriyle mücadele ediyordu. Hedefinde, yıllardır bölge halkına korku saçan Hizbullah terör örgütü vardı. Bölgede, örgüte karşı başarılı operasyonlara imza atıyordu.

ÖRGÜT,OKKAN’I TEHDİT EDİYORDU

Okkan, görevini en iyi şekilde yapmaya çalışırken kendi sonunu hazırlıyordu. Sorgulanan militanlar, suikast planları yapıyordu. Hatta bir Diyarbakırspor maçında Okkan’ı vurma planı yapmışlardı. Çevresindeki sevgi selinden korkan örgüt, bu fikirden vazgeçmişti. Çevresi ve arkadaşları, Okkan’ı “zırhlı araca” binme konusunda sık sık uyarmaya başlamıştı. Fakat o korkmuyor ve zırhlı araca binmeyi, “Ben zırhlı araca binersem vatandaş ne yapacak?” diyerek reddediyordu.

Ölümünden kısa bir süre önce Hizbullah’ın tetikçi listesini açıklamıştı. Ölümünden 45 dakika önce ise bir gazeteciye verdiği röportajda, Hizbullah’tan korkmadığını söylemişti.

24 OCAK: DİYARBAKIR YAS TUTUYOR!

24 Ocak 2001 günü saat 17.40 sıralarında makamından valilik binasına makam aracıyla seyir hâlinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflâtun Park arasında, kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek açılan ateş sonucu, 5 koruması ile birlikte olay yerinde şehit edildi. Ali Gaffar Okkan’ı şehit edenler, emin olmak için aracın kapısını açıp birkaç el de yakından ateş etti.

Olayı duyan sevenleri, hastaneye akın etti. Teröristler, ona ve silah arkadaşlarına yaşam şansı vermeyecek şekilde saldırmıştı. “3310 Merkez!” anonsuyla başlayan Ali Gaffan Okkan efsanesi, yardımcısı Serdar Irmak’ın “3325 Merkez! Sayın 3310 şehit oldu! Teşkilatımızın başı sağ olsun…” anonsuyla son buldu.

Cenaze töreninde on binlerce Diyarbakırlı, teröre lanet okuyarak yürüdü. Gözyaşları sel oldu. “Gaffar’a uzanan eller kırılsın, katiller bulunsun, hesap sorulsun!” sesleriyle Diyarbakır inliyordu. Polisle arası iyi olmayan Hadep İnsan Hakları Derneği bile kınama mesajları yollamış, kentte esnaf kepenklerini indirmiş, minibüsler müzikleri susturmuştu. Diyarbakır’da 7’den 70’e herkes yas tutuyordu.

DİYARBAKIR EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NDE AÇILAN TAZİYE DEFTERİ’NDEN…

Emine Hanım

Sabaha kadar gezsek kimse bir şey demezdi. Diyarbakır’ın binde biri kötü bilir. O da işine gelmediğinden… Yüzde 99’umuz iyi biliriz. Keşke onun gibi bir evladım olsaydı. O, bir taneydi. Elimizden bir şey gelmiyor. Ondan önce polis yan gözle bakardı. Suçlu görürdü. O geldi, iyi davrandı.

Baloncu Mehmet Nallıoğlu

Çocuğum ölseydi bu kadar üzülmezdim. Keşke oğlum ölseydi!

Pazarcı Cevat Toprakçı

Hayatımızda ilk defa bir Emniyet Müdürü’nün cep telefonunun numarasını verdiğine şahit olduk. “Başınız sıkışırsa arayın” dedi. Her hafta bir semtte kahve toplantısı yapar, “Derdinizi anlatın” derdi. Odasına gittiğimizde megaloman değildi. “Ceketinizi iliklemeyin, el etek öpmeyin” derdi. Bir Emniyet Müdürü de benmişim gibi oturduk, çay içtik karşılıklı… Öylesine ziyaret etmiştim, düşünebiliyor musunuz?

Ofis Kıraathane Sahibi Mehmet Albayrak

İçtiği çayların parasını verip gider, hâlbuki 5 polis gelir içer gider… Alın bu da çay parası demez. Emniyet teşkilatından, kahvenin önündeki polis noktasındaki polislerden memnun olup olmadığımızı bize sorardı. “Bir haksızlığa uğradınız mı?” derdi. Otomobille geçerken camı açıp selam vermeden geçmezdi. Çamur içindeki çocuğu kucağına almadan geçmezdi.

DİYARBAKIR HALKI, “GAFFAR BABASINI” UNUTMADI

Ali Gaffar Okkan, şehit olduktan sonra Diyarbakır’da doğan birçok çocuğun adı “Gaffar” ya da “Ali Gaffar” oldu. Ali Gaffar Okkan için Kürkçe şarkı yazdılar.

İŞTE O ŞARKININ SÖZLERİNDEN BİR KISIM

Gaffar baba dılemeyı (Gaffar baba kalbimizdir)

Baba gaffar canemeyi (Baba gaffar canımızdır)

Lı Diyarbekır spor heyi (Diyarbakır'da spor var)

Vek Gaffar kes tunneyi (Ama Gaffar gibisi yoktur)

Silah arkadaşı anlatıyor:

Öncelikle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Büyük bir devlet büyüğümüz ve şehidimizdir. Şehit olduğunda oradaydım. Terörde beraber çalışıyorduk. Kendisiyle sık sık görüşürdük. Halk, onun için gerekeni söyledi, bizim bunlara bir şey eklememize gerek yok. Beş tane polis arkadaşıyla birlikte şehit oldu. Bu suikastın Hizbullah örgütü tarafından yapıldığını ortaya çıkardık. Kendisinin özgüveni çoktu, halkla iç içeydi. En büyük güvencesi de oydu. Halk tarafından büyük itibar görüyordu. Bu tarz emniyet müdürleri çok az yetişiyor.

Okkan’la bir anı:

En güzel anımız, Diyarbakır’a gittiğimde sekreteri telefon açtı ve Okkan’ın kendisinin yanına uğramamı istediğini söyledi. Çayını, kahvesini içtim. Her yaptığımız operasyonda başarılarımızın devamını diliyordu.

“DİPLOMALI OLARAK GİTTİLER”

O dönem beraber şehit olan polis arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ne mutlu ki onlara şehit oldular. Ahirete diplomalı olarak gittiler. En sevindiren tarafı bu oldu. Ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyorum. 

Yorumlar