İlk Hristiyan şehidi olarak kabul edilen Ayestefanos’un kemiklerinin Vatikan’a götürülürken çıkan fırtına sebebi ile Yeşilköy’de 15 gün kalması ve bundan dolayı Yeşilköy’ün ilk isminin Ayestefanos olması bir anlamda bu yerin tarihi başlangıcını ölümle pekiştirmişti. Günümüzde marinasıyla, deniziyle, feneriyle ve birçok inanışın merkezi olmasıyla ünlü Yeşilköy’ün tarihinde birçok olay yaşandı; lakin Balkan harbindeki gibi acı bir olay tarihe not düşülmedi.
Kolera Kızılay Çadırları
1912 senesi 28 Eylül’de başlayan Balkan harbindeki salgın hastalıklar, cephedekinin 7 katı can kaybına neden olmuş, tifo, kolera gibi bulaşıcı hastalıklar sivil, asker, din ve milliyet gözetmeksizin 10 binlerce insanın ölümüne neden olmuştu. Balkan harbine katılan Alman Binbaşı G. v. Hochwaechter’in Yeşilköy’de bulunduğu günlerde savaş günlüğüne not düştüğü şu satırlar durumun vahametini bir nebze olsun tahayyül etmemize vesile olacaktır.
Yeşilköy Tren İstasyonu
“16 Kasım Cumartesi,” “Her yerde bitip tükenmek bilmeyen bir inilti...”
“Arsalar, ganimeti paylaşmak için birbirleriyle çekişen akbaba ve köpek sürüleriyle dolu. Hava kirlenmiş, bütün arazi ölü tarlası. Bu manzaraya artık tahammül edemeyeceğim!”
“Hiçbir yerde su bulunmadığından askerler pis su birikintilerini içiyor; birlikler çok zayıflamış durumda, sefalet içindeki bu insanlar bulaşıcı hastalıklara, yağmura, soğuğa ve açlığa artık uzun süre dayanamazlar. Açlıktan baygın düşmüş olanlar da kolera hastası kabul ediliyor; çoğu kez adamın üzerine, gerçekten ölmüş mü diye muayene edilmeden kolera kireci dökülüyordu. Kireç, adamın çukura kaçmış gözlerini yakıyor, biraz daha yaşamak isteyenler dehşetle etrafına bakınıyordu ama ancak bir dakikacık kadar… Kaynak 1([Binbaşı G. v. Hochwaechter], Türklerle Cephede, ss. 51-52.)
‘’Kolera Çatalca’ya vardı, 40 bin kişi öldü’’
Şevket Süreyya Aydemir de ‘Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa’ adlı kitabında o günleri şöyle anlatıyordu: ‘’1912 yılında Balkan Savaşları devam ederken 2 Kasım tarihindeki Lüleburgaz Muharebesinde Bulgarlar, bitkin ve aç olan ordumuzu yenilgiye uğratmış; 5 Kasım'da orduya çekilme emri verilmiştir. Ordumuzun karmakarışık bir halde yaptığı bu kaçış esnasında kolera baş göstermiş, 13 Kasım'da Çatalca'ya varmıştır. Şiddetlenen salgın hastalık neticesinde savaş unutulmuş herkes canının derdine düşmüştür. Sadece 1912 yılında Çatalca hattında koleradan ölüm, 40 bin olarak hesaplanmıştır.’’