Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, darbe girişiminin en önemli sorularını yanıtladı

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün en önemli sorularını yanıtladı.

FETÖ’nün TSK içerisinde nasıl yapılandığı, FETÖ’nün amacı, Gülen’in, darbe teşebbüsünün ardından yaptığı açıklamalar, komuta kademelerindeki FETÖ üyelerinin durumu gibi pek çok soruyu Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yalçın Topçu, AjansHaber'e yanıtladı.

15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından akıllarda pek çok soru işareti, pek çok karanlık nokta var. Bu konuda akıllara ilk gelen soru, FETÖ'nün TSK içerisinde nasıl bu şekilde yapılandığı... Bu konuda eski davaları referans gösteren Topçu, önemli ayrıntıları aktardı. FETÖ'nün darbe girişimindeki amacını da açıklayan Topçu, Fetullah Gülen'in örgüt liderliğine ilişkin de çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, ayrıca, şu ana kadar darbe teşebbüsünü kınayan grupları da açıkladı...

İşte Topçu'nun, en kritik sorulara verdiği cevaplar;

Darbeye kim teşebbüs etti?

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünü gerçekleştiren, TSK içerisinde yuvalanmış, Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması’dır. FETÖ, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde “legal görünümlü illegal yapılanma” olarak nitelendirilen bir terör örgütüdür. FETÖ TSK içerisine sızıp yönetim kademelerini işgal etme amacını uzun yıllardır gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Devletin değişik bürokratik kademelerinde olduğu gibi, TSK içerisinde de yuvalanmak için FETÖ gayrimeşru ve hukuka aykırı yöntemler kullanmaktadır. Bu yöntemlere, Kamu kurumlarında istihdam edilecek bireylerin seçilmesini sağlayan sınavlarda usulsüzlük ve kopya, FETÖ mensubu olmayan diğer kamu çalışanları hakkında karalama faaliyetleri, siyasi kumpaslar, hatta cinayetler örnek olarak gösterilebilir.

FETÖ TSK içerisinde nasıl yapılandı?

Kamuoyunda Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları olarak bilinen, TSK içerisinde muvazzaf ya da emekli subayların siyasi iktidara yönelik darbe teşebbüslerinin konu edildiği davalar, FETÖ iltisaklı yargı mensuplarınca istismar edilmiştir. FETÖ üyesi savcılar, hakimler ve yüksek yargı mensupları bu özellikle komuta kademesinde bir kadro boşluğu oluşturma amacıyla bu davalarda bir dizi usulsüzlüğün altına imza atmıştır. Bu usulsüzlüklere örnek olarak sahte delil üretme ve yalan ifadeler yoluyla davalıları itham gösterilebilir. (BU ÖRNEKLER ARTIRILABİLİR) Söz konusu üç davada yapılan bu usulsüzlükler yoluyla FETÖ mensupları, ordu içerisinde tasfiye edilen subayların yerine yine 80’lerden bu yana gayrimeşru yollarla TSK içerisinde barındırdığı asker FETÖ’cülerin komuta kademesine gelmesinin önünü açmıştır. 17-25 Aralık darbe girişiminin başarısız olmasıyla birlikte FETÖ üyesi yargı mensuplarının deşifre olması, askeri bürokrasideki bu kumpasın açığa çıkmasına vesile olmuştur.  Daha sonra yapılan yeniden yargılamalarda mağdur olan askerlerin mağduriyetleri büyük ölçüde giderilmiştir.

FETÖ mensupları TSK’nın komuta kademelerinden atılmadı mı?

Askeri bürokrasinin içerisinde değişiklik tasarrufu, sivil bürokrasiye nazaran daha karmaşık ve uzun bir süreç gerektirmektedir. TSK komuta kademesi mensuplarının göreve başlama ya da görevden alınma süreçleri büyük oranda Yüksek Askeri Şura kararlarına bağlıdır. Her yıl bir kez Başbakan başkanlığında düzenlenen YAŞ, rütbe silsilesi içerisinde yeni görevlendirmeleri yapar. FETÖ üyesi ordu mensupları, son birkaç yıldır devlet tarafından tespit edilip, YAŞ kararları vasıtasıyla görevden uzaklaştırılıp tasfiye edilmekteydi.

Darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ’nün amacı neydi?

15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren subayların 2016 Yüksek Askeri Şura’sında büyük oranda tasfiye edileceği bilinmekteydi. Dolayısıyla FETÖ mensubu subaylar, ordu ve devletin diğer kurumlarındaki yerlerini kaybetmemek ve kendisine karşı demokratik bir hukuk mücadelesi veren meşru hükümeti ve Cumhurbaşkanını devirmek için bu darbe teşebbüsünde bulundular. 

Fethullah Gülen’in Darbe teşebbüsüyle ilişkisini reddetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

FETÖ, DAEŞ, PKK, IRA gibi bilinen terör örgütlerinin aksine, silahlı çatışmalara dahil olmak yerine toplumsal dinamikleri silahlı çatışmaya yöneltici faaliyetlerde bulunur. Bu örgüt, yöneticilerinin gizlenme ve yapılan eylemleri reddetmesi açısından diğerlerinden farklıdır. Örneğin El-Kaide, El-Şabab gibi terör örgütleri gerçekleştirmiş olduğu terör eylemlerinin birçoğunu üstlenirken, FETÖ istismar ettiği İslami değerlerle ayrışmamak ve sadaka, himmet gibi kendisini besleyen reflekslerin kesilmesine engel olmak için yaptığı eylemleri reddeder, bu eylemlerle alakası olmayan naif ve apolitik bir dini cemaat gibi görünmeye çalışır.  

Fethullah Gülen, hayatı boyunca bir çok siyasi meseleye birebir dahil olmasına rağmen, örgütüne her zaman gizlilik içerisinde meselelerle hiç alakaları yokmuş gibi davranmaları gerektiğini telkin etmiş bir terör örgütü lideridir. Bu telkinlerini örgüt üyelerine ilettiği birçok konuşması açık kaynaklarda mevcuttur. Liderliğini yaptığı 17-25 Aralık darbe girişiminin de kendisiyle hiçbir alakası olmadığını, bu yargı kumpasını gerçekleştiren emniyet ve yargı mensuplarının “binde birini bile tanımadığını” iddia etmiştir. Buna rağmen 17-25 Aralık darbe girişiminde önemli rol oynayan birçok şahısın Fethullah Gülen ile ilişkisi olduğu kanıtlanmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan subayların da FETÖ ile bağlantısının olduğuna dair bilgi ve belgeler mevcuttur.

Örnek 1: Paralel Devlet Yapılanması ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan bir emniyet müdürünün 15 Temmuz gecesi asker kıyafetiyle İstanbul’da İl Emniyet Müdürlüğünü zapt eden bir tankın içerisinden çıkması.

Örnek 2: 15 Temmuz’da yakalanan bir astsubayın, Muhsin Yazıcıoğlu davasında düşen helikopterden önemli parçaları gizlice sökmek suçuyla yargılanması ve daha sonra FETÖ üyesi olduğu tespit edilen bir hakim tarafından takipsizlik kararıyla serbest bırakılması.

Örnek 3: 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast amacıyla Marmaris’te konakladığı otele giden Çiğli 2. Ana Jet Üssü’nde görevli iki astsubayın emirlerini sivil bir öğretmenden aldıklarını, maaşlarının %20’sini düzenli olarak FETÖ iltisaklı bir derneğe bağışladıklarını itiraf etmeleri.

Örnek 4: Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri Piyade Yarbay Levent Türkkan tutuklandığı savcılıkta verdiği ifadede paralel devlet yapılanması üyesi olduğunu kabul etmiştir.  Türkkan savcılıkta verdiği ifadesinde; ortaokul döneminden beri Fethullah Gülen cemaati üyesi olduğunu kabul etmiş 1989’da Bursa Işıklar Askeri Lisesi sınavının sorularını bir gün önce cemaatteki abileri tarafından aldığını, Genelkurmay'da emir subaylığı görevine getirildikten sonra cemaat adına verilen görevleri yerine getirmeye başladığını, 2011-2015 yılları arasında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in en yakınındaki kişi olduğunu ve onu sürekli dinlediğini, Hulusi Akar döneminde de bunu devam ettirdiğini, darbeyi de 14 Temmuz saat 10:00’da haber aldığını söylemiştir.

Darbe teşebbüsüne bugüne kadar hangi gruplardan kınama geldi?

TBMM’de bulunan ve bulunmayan siyasi partiler
Türkiye’deki tüm dini cemaatler (Alevi Dernekleri Federasyonu dahil)
Farklı alanlardan birçok sivil toplum kuruluşu
İş Dünyası
Spor Kulüpler
Ulusal ve Yerel Medya Kuruluşlar
Sanatçıların ve ünlü simaların ortak bildiriler
Yurtdışı Dernekleri

Darbeye teşebbüs eden başka fraksiyonlar var mıydı?

15 Temmuz darbe girişiminin, FETÖ lideri Fethullah Gülen’in emirleriyle gerçekleşmekle birlikte, darbeden şahsi çıkar elde etmeye çalışan bazı subayların da katılımıyla gerçekleştirdiği düşünülmektedir. Ancak belirtilmelidir ki, FETÖ ve diğer darbeciler kesinlikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisinde küçük bir gruptur. Bu hain darbe girişimini Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki bu küçük grubun yapması, ordumuzun bir bütün olarak zan altında bırakılması gerektiği anlamına gelmez.

Darbe girişimi halk nezdinde nasıl karşılandı?

15 Temmuz darbe girişim tüm vatandaşlarımızca büyük bir tepki ve direnişle karşılaşmıştır. Halkımız darbenin başarısız olmasında en büyük ve en önemli role sahiptir. Tüm Türkiye Cumhuriyeti milleti düşünüldüğünde darbeye destek veren şahıs ya da kurum neredeyse yoktur.

Darbe teşebbüsünde bulunan askerlerin linç edilmesi iddiaları

Hayır.  Milletimiz bu darbe teşebbüsünü gerçekleştiren teröristlere tamamıyla meşru müdafaa kapsamında değerlendirilen, milli iradeyi korumaya yönelik demokratik bir tepki ortaya koymuştur. Bu onurlu tepkiyi gösteren milletimiz elbette bir yanağına tokat atıldığında diğer yanağını uzatan bir millet değildir. Öldürülen darbe teşebbüsçülerinin hepsi emniyet mensupları ile girdikleri çatışma sonucu öldürülmüştür. Gözaltına alınan ve tutuklanan askerlere sağduyulu ve temel insan hakları bağlamında muamele gösterilmektedir. Türk milleti ordusuna “peygamber ocağı” diyen, askerine Mehmetçik diye seslenen bir millettir. Bazı medya organlarında “askere linç” başlığıyla paylaşılan görüntülerin yalan olduğu darbe teşebbüsü sonrasında kısa sürede ortaya çıkarılmıştır.

Darbe teşebbüsüne kimler direndi?

15 Temmuz darbe teşebbüsüne Türkiye’nin bütün siyasi partileri, milletimizin bütün yaş grupları, tüm STK’lar, bütün sosyo-ekonomik arka plandan insanlar onurlu, demokratik ve yerinde bir tepki göstermiştir. Darbe teşebbüsüne gösterilen bu direniş hiçbir grubun ya da zümrenin tekelinde değildir. Medyada milletimizin sadece bir kesiminin bu darbeye direniş gösterdiğini lanse etmek en hafif tabiriyle bu ülkeye haksızlık, verilen bu milli tepkiye hakarettir.

Darbe teşebbüsü sırasında medyanın duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Darbecilerin hedef aldığı stratejik önemi haiz kurumların başında ulusal medya kanalları gelmiştir. Türksat’a saldırarak iletişim kanallarını kesmek isteyen darbeciler, ulusal devlet kanalı TRT ve özel kanal CNN Türk’ü hedef almıştır. TRT’yi işgal ederek sözde darbe bildirisini okutan, CNN Türk stüdyolarına giren darbeciler kısa sürede kurumlardan uzaklaştırılmıştır.

Medyayı yıllardır kara propagandasına alet eden, basın özgürlüğünü gerekçe göstererek meşruiyet devşirmeye çalışan FETÖ, eline geçen ilk fırsatta ilk darbeyi yine medyaya vurmaya çalışmıştır. Ancak Türk medyası darbe teşebbüsçülerinin tüm tehditlerine ve şiddet eylemlerine rağmen demokrasiden, milli iradeden ve özgürlükten yana kararlı duruşundan taviz vermemiştir.

Darbe teşebbüsü sonrası kamudaki görevden almalar/gözaltılar hakkında neler söylersiniz?

FETÖ, yukarıda bahsedildiği gibi gizliliği ve takiyyeyi ilke edinen, kamu kuruluşlarında yuvalanmaya her şeyden daha fazla önem gösteren ve devletin yönetimini, geleceğini bu yolla tehdit eden bir terör örgütüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu kuruluşlarında bir ok sivil grup ve cemaate mensup çalışanlar bulunmaktadır. Kamuda çalışanların, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarını gözettiği ve her şeyin üzerinde gördüğü sürece hangi toplumsal grubun takipçisi olduğuna bakılmamaktadır. Ancak FETÖ üyeleri, kamudaki yetkilerini devletin değil kendi örgütünün çıkarı için kullanmakta, devlete zarar vermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, geleceğini tehdit eden çok ciddi bir darbe girişimini atlatmıştır. Meselenin ciddiyeti göz önünde bulundurulduğunda, bu darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ üyelerinin ya da bu örgütle iltisaklı kişilerin kamuda çalışmaya devam etmesi kabul edilemez. FETÖ üyelerine yönelik ciddi ve adil bir araştırma süreci uzun süredir devam etmektedir. Darbe girişimi sonrası kamu çalışanlarına yönelik yürütülen hukuki süreç tamamıyla anayasal değerler ve hukukun üstünlüğü gözetilerek ilerlemektedir. Bu süreçte somut sonuç alınması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir daha bu teşebbüslerle karşılaşmaması açısından hayati önem taşımaktadır.

ABD’nin Fethullah Gülen’i iadesi süreci ne durumda?

Terörle mücadele uzun süredir Dünyanın en önemli gündem konusudur. Birçok terör örgütü tüm insanlığı tehdit eder durumdadır. Hal böyle iken ülkelerin, toplumların bu konuda iş birliği içinde olması her şeyden önemlidir.

Birçok ülkede FETÖ’ye bağlı ya da örgütle iltisaklı birçok kurum bulunmaktadır. Bu anlamda FETÖ aslında uluslararası bir terör örgütüdür. Eğitim, insani yardım gibi konuları istismar ederek FETÖ’nün faaliyette bulunduğu birçok ülke bu örgütün tehdit ettiği ülkeler arasındadır. Gerek burada bahsedilen hususlar, gerekse devletlerarası hukukun getirdiği zorunluluklar, Fethullah Gülen’in ABD tarafından iadesini kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye, Fethullah Gülen’in iadesi için gerekli stratejik ortağı ve müttefiki olan ABD’nin ilgili tüm makamlarıyla resmi temasları kurmuştur.  Bu temaslar sonrasında iade gerçekleşmemesi, Türkiye’de ABD’nin Fethullah Gülen’i himaye ettiği algısını güçlendirecektir.

İdam cezası gelecek mi?

15 Temmuz darbe girişimi en hafif tabiriyle vatana ihanettir. Toplumumuzda bu darbe girişimini gerçekleştirenlerin idam edilmesine yönelik yoğun bir talep bulunmaktadır. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye’de bu kararı verecek olan makam halkın iradesini oylarıyla teslim ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Hükumetimiz de her konuda milletimizin kanaatlerine saygı duymaktadır.

Darbe teşebbüsü sonrası “otoriterleşme kaygıları”

15 Temmuz darbe girişimi, milletin iradesine, demokrasimize, hukuka ve geleceğimize yapılmış hain bir saldırıdır. Cumhurbaşkanı ve Hükümet demokratik ve seçimlerle iş başına gelmiş meşru iktidarı teşkil eder. Özellikle uluslararası basında dile getirilen “otoriterleşme” eleştirileri uzun süredir devam eden haksız ithamlardır. Türkiye’de medyanın, sivil toplumun ve bireylerin özgürlüğü birçok süreçte kanıtlanmıştır.

OHAL Düzenlemesi

Olağanüstü Hal, kamu düzenini ciddi oranda bozabilecek tehditler karşısında vatandaşları, hukuku ve demokrasiyi koruma amaçlı alınan önlemleri içeren durumdur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 15 Temmuz darbe girişimiyle çok ciddi bir badire atlatmıştır. Fethullahçı Terör Örgütünün Türkiye’ye karşı halen oluşturduğu güvenlik tehdidi göz önüne alındığında OHAL uygulaması vatandaşlarımızın bu tehditlere maruz bırakılmaması açısından önemlidir.

OHAL uygulamasında, düşünce ve ifade hürriyeti, seyahat ve haberleşme özgürlüğü gibi Anayasa’nın vatandaşlara tanıdığı temel hak ve hürriyetler garanti altında kalmaya devam edecektir. 

Dünya’nın değişik demokrasilerinde çeşitli güvenlik tehditlerine karşı birçok kez uygulanan OHAL düzenlemeleri, en son 14 Kasım 2015’te Fransa’da,  22 Mart 2016’da da Belçika’da uygulanmaya başlanmıştır. Terör saldırılarının devamından dolayı Fransa’da OHAL tam 4 kez uzatılmıştır. Fransa’da OHAL Ekim ayına kadar sürecektir.

Fransa ve Belçika’dan daha büyük bir terör tehdidi altında olan Türkiye’nin, vatandaşlarını bu tehditlerden koruma hakkı ve sorumluluğu tartışılmazdır.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir. 

Yorumlar