Tayyareci Cemal Bey, Makinist Vahram ve Ertuğrul Uçağı

Tarih her ne kadar birçoğu için "geçmiş" demek olsa da, aslında gündemin ta kendisidir. Çünkü tarih hep tekerrür eder. Ders alan yoluna devam ederken, ders almayan bir sonraki tekerrüre kadar yerinde sayar.

1913 yılında Prens Celalettin ve Muavenet-i Milliye tayyareleri Kahire seferi için yola çıkar. Ancak iki tayyare de Kahire’ye ulaşamadan düşer ve pilotları Sadık, İsmail Hakkı, Fethi ve Nuri Beyler şehit olur. Bunun üzerine bir tayyare daha hazırlanır. Tayyareye yıllar önce Japonya açıklarında batan Erturğrul Fırkateyni’nin ismi verilir akibetinin aynı olmaması dileğiyle.

Ertuğrul büyük bir törenle havalanır. Ancak Edremit yakınlarında ağaçlık alana inmek zorunda kalır ve kırıma uğrar. Pilotları Edremit Belediye Başkanı Yağcızade İsmail Hakkı Bey tarafından Edremit’e getirtilir ve orada ağırlanır. Yağcızade İsmail Hakkı Bey, pilotlar için Edremit halkını meydana toplar ve bir moral konuşması yapar. Bu konuşma esnasında da pilotlara üzülmemelerini, Edremit Halkının yeni bir tayyare alarak bu durumu düzelteceğini söyler. Meydanda herkes boş gözlerle birbirine bakmaktadır. Halk yokluk içinde, fakirlikle boğuşmaktadır. Hangi parayla bir tayyare alınacaktır ki? Ancak söz ağızdan çıkmıştır bir kere. Koskoca Belediye Başkanı’nın sözü havada bırakılmaz ve Edremit halkı fakirliğe inat kendi aralarında sekiz altın lira toplayarak Fransız yapımı Bleriot model bir tayyare satın alır ve Osmanlı Ordusu’na bağışlar. Tayyare’nin adı Edremit konulur ve Mısır seferini başarıyla gerçekleştirir.

Ertuğrul Kazdağları'ndaki uykusundan çaresizlik sebebiyle uyandırılır. Artık iflah olmaz denilen tayyare bir İstanbul Ermenisi olan montör Vahram Bey tarafından zorlu bir tamir sürecinden sonra uçacak hale getirilir ve Tayyareci Cemal Bey tarafından tecrübe uçuşu yapıldıktan sonra Çanakkale’ye kadar uçamayacağı öngörülerek tekrar sökülmek suretiyle Çanakkale’ye trenle gönderilir ve orada tekrar monte edilir. Osmanlı Ordusu'nun acilen keşif tayyaresine ihtiyacı vardır. Tüm bu zahmet ve cefa bunun içindir. Sonrasını Tayyareci Cemal Bey’den dinleyelim.

"Bir gün Ertuğrul ile uçarken aşağıda bir kalabalık gördüm. İndiğim zaman, yanında genç bir Alman zabiti olan Harbiye Nazırı Enver Paşa beni  yanlarına kabul etti. Alman zabitini tayyareci Von Boumers diye tanıttı. Çanakkale cephesine gidecekmiş ve Almanların en iyi askeri tayyarecisiymiş.  Beni de rasıtı olarak götürme kararı aldı. Enver Paşa'nın söyledikleri beni hayretler içinde bırakmıştı. Kendisine bir pilot olduğumu, daha uygun bir rasıt bulabileceklerini anlatmaya çalıştım. Ama Alman beni kafasına takmış bir kere. İlle de beni istermiş. Çaresiz kabul ettim. 

 

Kahire Seferinde şehit düşen pilotlar

Emektar makinistim Vahram ile birlikte Ertuğrul’u vapurdan Çanakkale Hastanesi civarına bir sahaya naklettik. Tayyareyi hazırlayıp Almana haber gönderdik. ‘Bu tayyareyi siz hazırladınız, ilk tecrübeyi siz yapacaksınız’ dedi. Uçtuk geldik. O zaman da Fransız tayyarelerini bilmediğini söyleyerek, tayyareyi benim kullanmamı teklif etti ve kendisi de rasıt olarak iştirak edeceği bir uçuş  daha yapmamı istedi. İlk keşfi yaptık. İndikten sonra neler gördüğümü sordu. Ben de bir kroki üzerinde işaret ettim, aldı ve karargâha gitti. Bu uçuşu kendi yaptığına etrafı inandırdı. Bundan sonra Alman bana olan iltifatlarını arttırdı. Çok az maaş aldığımdan kendi yüksek uçuş ücretini benimle paylaşabileceğini ifade etti. Kabul etmedim. Sert bir münakaşa oldu. Bundan sonra uçmadı bile. Yalnız raporları karargâha o götürüyordu. Beş - on gün sonra İstanbul’a gezmeye gitti. Orada zührevi bir hastalığa tutulmuş, hastaneye kaldırıldı fakat bir müddet sonra tevkif edilerek İstanbul’daki Alman Karargah Gemisi General’e nakli hususunda emir geldi. Meğer bu adam tayyareci değilmiş. Asıl Von Boumers’ın şöförü imiş. Boumers Türkiye’ye geleceği sırada  bir kazada öldüğünden evrakını alıp onun yerine gelmiş imiş. Alman makamlarını da bizimkileri de aldatmış. Bu olaydan sonra keşif uçuşlarını kimin yaptığını anlayan Cevat Paşa bana iltifat etti. Çanakkale Kuvayi Havaiye Kumandanı Tayyareci Cemal diye takılıyordu bana. Fakat bununla birlikte kendi gümüş kılıçlı harp liyakat madalyasını bizzat paşa bana taktı.¨

 Kahire seferi için hazırlanan altın madalya

O günden sonra Ertuğrul, Cemal Bey ve rasıdı Vahram Bey ile birlikte uçar. Çanakkale Savaşı'nın  Nusrat ile birlikte adı bilinmeyen gizli kahramanı olur. Cemal ve Vahram Beyler yaptıkları keşif uçuşu esnasında düşmanın Nusrat'ın döşediği mayınları temizlediğini fark etmeselerdi, Nusrat aynı gece temizlenen mayınların yerine yenilerini döşeyemeyecek ve savaşın gidişatı çok farklı bir yöne doğru ilerleyecekti.

Ertuğrul’un yaptığı keşif Çanakkale Savaşı ile birlikte bir baba ve oğulun da kaderini değiştirir o gün. Amiral Goupret, verdiği mayın temizleme görevinde başarısız olduğu gerekçesiyle oğlunu kurduğu askeri mahkemede idama mahkum ettirir ve kumandanı olduğu geminin direğine astırır. Fransız Amiral Çanakkale Boğazı’nda keşif tayyarelerinin saydığı iki bin top namlusunun biz sekiz yüzünün soba borusu olduğunu bilemediği gibi, temizlenildiği düşünülen mayınların Cemal ve Vahram Beyler tarafından fark edilerek tekrar döşendiğini de öngörememiştir. Bu gün Çanakkale’de ne Ertuğrul tayyaresini ne Cemal Bey ne de Vahram Bey’i anımsatacak hiçbir şey olmaması ne acıdır. Ne bir heykel, ne de bir rölyef. Hiçbir şey…

Son olarak bir kez daha hatırlatmakta fayda var;

"Tarih tekerrürden ibarettir ve hırsızlar öyle ya da böyle yakayı ele verirler!"

Not: Fotoğraflar ‘’Havacılık Tarihinde Türkler’’ ansiklopedisi ile Stuart Kline’ın yazdığı ‘Türk Havacılık Kronolojisi’ adlı kitaplardan alınmıştır.

Yorumlar