Salih Tuna'dan Ertuğrul Özkök'e mizah dersi

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna köşe yazısında gazetecilik tarihi boyunca cuntacıların emriyle tetikçilik yapan Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’e mizah dersi verdi.

Tuna, “Eleman taze de olsa muhalif ama her şeyden evvel tacir. "Yandaş" dediklerinin alayını toplasan servetine ulaşamaz, o derece. Ertuğrul Özkök'ün umarım mizah zevki "filozof" zevki gibi değildir” ifadelerini kullandı.

Son zamanların çok konuşulan kitaplarından “Kafasını Kaybeden Adam”ı kaleme alan Sabah yazarı Salih Tuna, Ertuğrul Özkök'e yönelik olarak “Ertuğrul Özkök, "Kafasını Kaybeden Adam"la ilgili görüşünü, "Bir gün iktidardakilerle ilgili böyle mizah kitapları da yazılmaya başlanırsa..." yazacağım demiş. Elan mizah dergilerinde ne yapıldığını sanıyor? Ertuğrul Özkök bir de "Mizah daha çok iktidara muhaliftir" demiş ki, haklıdır. "Küresel iktidar yandaşlarına" karşı ben de onu yapmaya çalışıyorum zaten. Sadece Biden'ın konuşması bile ne demek istediğimi anlatmaya yeter.” ifadelerini kullandı.

İşte Salih Tuna'nın yazısından ilgili bölüm:

Yıllar yılı algı operasyonlarıyla işlemden geçirdikleri kitleyi ne verseler yiyecekleri kıvama getirdiler.
Kitle bu denli müsait olunca haliyle görenin ağzı sulanıyor.
Bunlardan biri (Ertuğrul Özkök'ün nerdeyse filozof katına çıkarttığı eski AKP'li taze muhalif) de tezgahını açmış.
Daha "yed-i emin"e "yedi yemin" diyecek kadar cahil; lakin masasının üzerinde anlattıklarıyla alakasız da olsa tuğla kadar Nietzsche var.
Dedim ya kitle müsait. Çektiği video anında trend oluyor. Anlattıkları da "Türkiye'de herkes aç, herkes işsiz" lakırdılarından ibaret.
Eleman taze de olsa muhalif ama her şeyden evvel tacir. "Yandaş" dediklerinin alayını toplasan servetine ulaşamaz, o derece.
Ertuğrul Özkök'ün umarım mizah zevki "filozof" zevki gibi değildir.
Zira, dünkü köşesinde "Kafasını Kaybeden Adam" romanımdan bahisle mizahı sevdiğini söylüyor.
Ben de çok severim ama hiç faydasını görmedim.
Brecht'den uyarladığım bir oyunum nedeniyle 4 yılla yargılandım. Senaryosunu yazdığım yurt dışında ödül alan bir film yüzünden dönemin genelkurmayı "muhtıra" verdi nerdeyse. Dergi çıkarttım kapatıldı. Kitap yayımladım toplatıldı...
Hülasa, mizahın bedelini ödedim. Buna rağmen bırakamadım. Tiryakilik işte.
Ertuğrul Özkök, "Kafasını Kaybeden Adam"la ilgili görüşünü, "Bir gün iktidardakilerle ilgili böyle mizah kitapları da yazılmaya başlanırsa..." yazacağım demiş.
Elan mizah dergilerinde ne yapıldığını sanıyor?
İhsas ettiği belli: