'PKK'nın amacı Kasım'daki seçimde HDP ve AK Parti'nin büyük yara alması'
Herkesin aklındaki ortak soru: Bu kadar ümitvar bir döneme girilmişken PKK neden saldırı stratejilerini de değiştirerek terörü alevlendirdi?
Bölgede ‘tasfiye’ olma, ‘kullanışlı’ olamama ihtimalinin PKK’yı şiddete yönelttiğini belirten Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkan Koca, bu durumun, çözüm süreci ve HDP’nin siyasi yükselişi ile bağlantılı olduğunu söyledi.
PKK’nın son saldırılarında stratejilerinin değiştiği uzmanlarca dile getiriliyor. Bu konuda aynı görüşte olan Koca, PKK’nın bunu halkı karşısına alma pahasına yaptığını belirterek, “Bazen karmaşık soruların çok basit cevapları vardır. Evet bunu yapıyor çünkü bütün bu yaşananlar PKK'yı bitiriyor.” dedi.
KÜRT HALKI PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNMUYOR ÇÜNKÜ…
HDP’nin siyasi başarısının PKK saldırılarında önemli etkenlerden olduğunu dile getiren Koca, PKK’nın bu rüzgarı tersine çevirme amacının olduğunu belirtti. Son saldırılarda halkın tutumunu değerlendiren Doç. Dr. Erkan Koca, “Kürt halkı HDP'nin seçim başarısından son derece memnundu ve PKK'nın eylemlerinin bu başarıyı yok edeceğini, en azından meşruluğunu büyük ölçüde zedeleyeceğini düşündüğünden psikolojik bir destekte bulunmuyor.” dedi.
Terörün üç halde var olduğunu, PKK’nın ise terörün her halini barındırdığını öne süren Koca, yaşananları şöyle değerlendirdi:
“PKK SALDIRIYOR ÇÜNKÜ YAŞANANLAR ÖRGÜTÜ BİTİRİYOR”
Herkesin aklında ortak soru, bunca demokratik kazanım sağlanmış, hiç olmadığı kadar ümitvar bir döneme girilmişken PKK neden görülmemiş bir vahşilikle ve yeni strateji ve yöntemlerle bugüne kadar bir biçimde sağlayabildiği halkı arkasına alma konumunu yitirmeyi bile göze alarak saldırılarda bulunuyor? Bazen karmaşık soruların çok basit cevapları vardır. Evet bunu yapıyor çünkü bütün bu yaşananlar PKK'yı bitiriyor ve örgütün bitmesi hem örgütten beslenen, bunun içine doğan ve bunun dışındaki dünya hakkında hiçbir fikri olmayan bir kesim için 'herşeyin bitişi' anlamı taşıyor ve bir diğer neden olarak da PKK Kürt halkının meselelerinin hamisi ve savunucusu olma konumunu kaybetme riski büyük olduğu için böylesine bir anlaşılmazlıkla Kürt halkını hepten kaybetme riskini göze alabiliyor.
“BİR NEDEN DE TAŞERONLUK VASFININ ORTADAN KALKMA TEHLİKESİ”
Buna bir de eklenmesi gereken, PKK'nın zaman içerisinde içiçe geçtiği, çıkar birlikteliği kurduğu birbiriyle yan yana gelemeyecek örgüt ve ülkelerin olması ve bu durumun anlaşılmaz bir örgüt karşımıza çıkarması. Bir tarafta İran'la diğer tarafta İsrail'le aynı çıkar etrafında buluşabilen, hepsinin Türkiye'yle olan derin meseleleri için kullanışlı olma vasfının ortadan kalkma tehlikesi.
“TERÖR ÜÇ HALDE KARŞIMIZA ÇIKAR”
Literatürde terör genellikle üç halde karşımıza çıkar: devrimci yani yönetimlerin değişmesini isteyen, sistem eleştirisi yapan iç örgütler; milliyetçi-ayrılıkçı, genellikle etnik ve kültürel nedenlerle kendi devletini kurmak veya özerkliğe kavuşmak isteyen, yine genellikle örgütler ve bir de dini temelli olup seküler, dünyevi yönetimlerin giderek dini aşındırdığını düşünerek inançlarının emrettiği yönetimi kurmak isteyen iç ve dış örgütler.
“PKK TERÖRÜN HER HALİNİ TAŞIYOR”
PKK’ya baktığınızda ise bunların hepsi olduğunu görebilirsiniz. Yani, aynı anda devrimci, aynı anda milliyetçi, aynı anda ayrılıkçı ve aynı anda din ve dindarlıkla, muhafazakârlıkla sorunlu, sekülerci bir örgüt. Diğer yandan başka örneklerde olmadık şekilde iç örgüt mü dış örgüt mü belli değil. Bir diğer başkalık ya da tuhaflık da bugünlerdeki eylem biçimlerinde.
“MESELESİNİN DEVLETLE OLDUĞUNU DİLE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR”
Yani, terör örgütleri masum sivillere eylem yaparak korku ve tedhiş sayesinde istediklerini almaya çalışırlarken PKK son dönemde 'sadece' silahlı güçlere 'savaş açtığını' söylemeye çalışıp masumlardan uzak durarak aslında meselesinin Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle olduğunu dile getirmeye çalışıyor, terör yöntemlerini kullanarak ama bir anlamda terörün ötesine geçerek savaş açtığını belirtiyor. Ne var ki ve çok şükür ki istediklerini başaramıyor ve ancak kısa bir süre daha devam edebileceği saldırılarını can havliyle artırarak ve vahşileşerek sürdürmeye çalışıyor.
“KÜRT HALKI HDP İÇİN PKK’YA PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNMUYOR”
Çünkü, birincisi, Kürt halkı HDP'nin seçim başarısından son derece memnundu ve PKK'nın eylemlerinin bu başarıyı yok edeceğini, en azından meşruluğunu büyük ölçüde zedeleyeceğini düşündüğünden psikolojik bir destekte bulunmuyor. İkincisi, meşru bir halk savaşı başlatmaksa amacı bunun için askerleri ve polisleri seçmiş olsa bile güçsüzlüğünün farkında bir şekilde göğüs göğüse bir karşılaşmadan kaçıp pusu kurarak, tuzağa düşürerek ve hain eylemler yaparak asla bir halk savaşı başlamaz. Büyük davalar için öldürmeyi değil ölmeyi bilmek gerekir. Sayısal karşılaştırmalar iç yakıcıdır ama neyle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi açısından 40 bin insan öldü zaman içinde ve onca meselesi yapılan Kuzey İrlanda teröründen kaynaklanan ölümlerin sayısı 3 bin. Bu kadar ölüme neden olunmasına rağmen halk savaşı başlatamamışsanız bu öldürerek bu işin olamayacağından.
TÜRK ASKERİ VE POLİSİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ İÇİN ‘EN KÖTÜ’ SEÇENEKTİR
İkincisi, bizim asker ve polisimizin en önemli özelliği, saldırı ve yok etme değil 'mukavemet etme'sinden, uzun süre ayakta, gücünü ve metanetini koruyabilmesinden kaynaklanır. Şartlar ne olursa olsun çok güçlü bir hayatta kalma ve varlığını sürdürme içgüdüsüdür bu ve bir terör örgütü için karşılaşabileceği 'en kötü' seçenektir. Şehitlerimizin olması yürek yakıcı elbette ama bu ülkenin genlerinde vicdanen haklılığına inanmadığı bir nedenle 'diz çökme' yoktur ve PKK da 40 yıldır bunu çok iyi öğrenmiş olsa gerektir.
“PKK’NIN AMACI KASIM’DAKİ SEÇİMDE HDP’NİN VE AK PARTİ’NİN BÜYÜK YARA ALMASI”
Dolayısıyla yapılmak istenen sadece ve basitçe Kasım'daki seçimden HDP'nin ve mümkünse AK Parti'nin de büyük yara alarak çıkması, teröre ve örgüte hem devletin hem de yerel halkın ihtiyacının sürmesi olduğundan seçimlerden sonra bıçak gibi kesilebilir ama bana göre en büyük yarayı örgütün kendisi alacak gibi görünüyor.
POLİSİN TERÖRLE MÜCADELEDEKİ YERİ
Üzerinde durulması gereken bir başka husus da polis teşkilatının esasen bu türden bir yarı-savaş mantığıyla mücadele için uygun bir araç olmadığı. Polis özü itibariyle hayatın ve halkın içinde olmak zorunda olan, korunaksız olmak zorunda kalan, sivil bir organizasyondur. Polisin içindeki terörle mücadele birimlerinin ayrılıp -belki- Kamu Düzeni Müsteşarlığı altında 'yarı askeri' olarak yapılandırılması düşünülmelidir aksi takdirde bu türden mücadeleler polisi militerleştirir ve sivil hayatın içinde var olan çatışmalarda kolaylıkla 'savaşan tarafa' dönüştürme ihtimali taşır. Yani böylelikle, hem polisin korunaksızlığı nedeniyle terörle mücadele dışındaki birimlerin hedef haline gelmesi engellenmeli hem de daha etkin bir mücadele ve bölünme ve çatışma tehlikesi ortadan kaldırılarak sivil hayatın olan bitenden en az zararı görmesi için bu konu düşünülmelidir.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
PKK’nın son saldırılarında stratejilerinin değiştiği uzmanlarca dile getiriliyor. Bu konuda aynı görüşte olan Koca, PKK’nın bunu halkı karşısına alma pahasına yaptığını belirterek, “Bazen karmaşık soruların çok basit cevapları vardır. Evet bunu yapıyor çünkü bütün bu yaşananlar PKK'yı bitiriyor.” dedi.
KÜRT HALKI PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNMUYOR ÇÜNKÜ…
HDP’nin siyasi başarısının PKK saldırılarında önemli etkenlerden olduğunu dile getiren Koca, PKK’nın bu rüzgarı tersine çevirme amacının olduğunu belirtti. Son saldırılarda halkın tutumunu değerlendiren Doç. Dr. Erkan Koca, “Kürt halkı HDP'nin seçim başarısından son derece memnundu ve PKK'nın eylemlerinin bu başarıyı yok edeceğini, en azından meşruluğunu büyük ölçüde zedeleyeceğini düşündüğünden psikolojik bir destekte bulunmuyor.” dedi.
Terörün üç halde var olduğunu, PKK’nın ise terörün her halini barındırdığını öne süren Koca, yaşananları şöyle değerlendirdi:
“PKK SALDIRIYOR ÇÜNKÜ YAŞANANLAR ÖRGÜTÜ BİTİRİYOR”
Herkesin aklında ortak soru, bunca demokratik kazanım sağlanmış, hiç olmadığı kadar ümitvar bir döneme girilmişken PKK neden görülmemiş bir vahşilikle ve yeni strateji ve yöntemlerle bugüne kadar bir biçimde sağlayabildiği halkı arkasına alma konumunu yitirmeyi bile göze alarak saldırılarda bulunuyor? Bazen karmaşık soruların çok basit cevapları vardır. Evet bunu yapıyor çünkü bütün bu yaşananlar PKK'yı bitiriyor ve örgütün bitmesi hem örgütten beslenen, bunun içine doğan ve bunun dışındaki dünya hakkında hiçbir fikri olmayan bir kesim için 'herşeyin bitişi' anlamı taşıyor ve bir diğer neden olarak da PKK Kürt halkının meselelerinin hamisi ve savunucusu olma konumunu kaybetme riski büyük olduğu için böylesine bir anlaşılmazlıkla Kürt halkını hepten kaybetme riskini göze alabiliyor.
“BİR NEDEN DE TAŞERONLUK VASFININ ORTADAN KALKMA TEHLİKESİ”
Buna bir de eklenmesi gereken, PKK'nın zaman içerisinde içiçe geçtiği, çıkar birlikteliği kurduğu birbiriyle yan yana gelemeyecek örgüt ve ülkelerin olması ve bu durumun anlaşılmaz bir örgüt karşımıza çıkarması. Bir tarafta İran'la diğer tarafta İsrail'le aynı çıkar etrafında buluşabilen, hepsinin Türkiye'yle olan derin meseleleri için kullanışlı olma vasfının ortadan kalkma tehlikesi.
“TERÖR ÜÇ HALDE KARŞIMIZA ÇIKAR”
Literatürde terör genellikle üç halde karşımıza çıkar: devrimci yani yönetimlerin değişmesini isteyen, sistem eleştirisi yapan iç örgütler; milliyetçi-ayrılıkçı, genellikle etnik ve kültürel nedenlerle kendi devletini kurmak veya özerkliğe kavuşmak isteyen, yine genellikle örgütler ve bir de dini temelli olup seküler, dünyevi yönetimlerin giderek dini aşındırdığını düşünerek inançlarının emrettiği yönetimi kurmak isteyen iç ve dış örgütler.
“PKK TERÖRÜN HER HALİNİ TAŞIYOR”
PKK’ya baktığınızda ise bunların hepsi olduğunu görebilirsiniz. Yani, aynı anda devrimci, aynı anda milliyetçi, aynı anda ayrılıkçı ve aynı anda din ve dindarlıkla, muhafazakârlıkla sorunlu, sekülerci bir örgüt. Diğer yandan başka örneklerde olmadık şekilde iç örgüt mü dış örgüt mü belli değil. Bir diğer başkalık ya da tuhaflık da bugünlerdeki eylem biçimlerinde.
“MESELESİNİN DEVLETLE OLDUĞUNU DİLE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR”
Yani, terör örgütleri masum sivillere eylem yaparak korku ve tedhiş sayesinde istediklerini almaya çalışırlarken PKK son dönemde 'sadece' silahlı güçlere 'savaş açtığını' söylemeye çalışıp masumlardan uzak durarak aslında meselesinin Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle olduğunu dile getirmeye çalışıyor, terör yöntemlerini kullanarak ama bir anlamda terörün ötesine geçerek savaş açtığını belirtiyor. Ne var ki ve çok şükür ki istediklerini başaramıyor ve ancak kısa bir süre daha devam edebileceği saldırılarını can havliyle artırarak ve vahşileşerek sürdürmeye çalışıyor.
“KÜRT HALKI HDP İÇİN PKK’YA PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNMUYOR”
Çünkü, birincisi, Kürt halkı HDP'nin seçim başarısından son derece memnundu ve PKK'nın eylemlerinin bu başarıyı yok edeceğini, en azından meşruluğunu büyük ölçüde zedeleyeceğini düşündüğünden psikolojik bir destekte bulunmuyor. İkincisi, meşru bir halk savaşı başlatmaksa amacı bunun için askerleri ve polisleri seçmiş olsa bile güçsüzlüğünün farkında bir şekilde göğüs göğüse bir karşılaşmadan kaçıp pusu kurarak, tuzağa düşürerek ve hain eylemler yaparak asla bir halk savaşı başlamaz. Büyük davalar için öldürmeyi değil ölmeyi bilmek gerekir. Sayısal karşılaştırmalar iç yakıcıdır ama neyle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi açısından 40 bin insan öldü zaman içinde ve onca meselesi yapılan Kuzey İrlanda teröründen kaynaklanan ölümlerin sayısı 3 bin. Bu kadar ölüme neden olunmasına rağmen halk savaşı başlatamamışsanız bu öldürerek bu işin olamayacağından.
TÜRK ASKERİ VE POLİSİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ İÇİN ‘EN KÖTÜ’ SEÇENEKTİR
İkincisi, bizim asker ve polisimizin en önemli özelliği, saldırı ve yok etme değil 'mukavemet etme'sinden, uzun süre ayakta, gücünü ve metanetini koruyabilmesinden kaynaklanır. Şartlar ne olursa olsun çok güçlü bir hayatta kalma ve varlığını sürdürme içgüdüsüdür bu ve bir terör örgütü için karşılaşabileceği 'en kötü' seçenektir. Şehitlerimizin olması yürek yakıcı elbette ama bu ülkenin genlerinde vicdanen haklılığına inanmadığı bir nedenle 'diz çökme' yoktur ve PKK da 40 yıldır bunu çok iyi öğrenmiş olsa gerektir.
“PKK’NIN AMACI KASIM’DAKİ SEÇİMDE HDP’NİN VE AK PARTİ’NİN BÜYÜK YARA ALMASI”
Dolayısıyla yapılmak istenen sadece ve basitçe Kasım'daki seçimden HDP'nin ve mümkünse AK Parti'nin de büyük yara alarak çıkması, teröre ve örgüte hem devletin hem de yerel halkın ihtiyacının sürmesi olduğundan seçimlerden sonra bıçak gibi kesilebilir ama bana göre en büyük yarayı örgütün kendisi alacak gibi görünüyor.
POLİSİN TERÖRLE MÜCADELEDEKİ YERİ
Üzerinde durulması gereken bir başka husus da polis teşkilatının esasen bu türden bir yarı-savaş mantığıyla mücadele için uygun bir araç olmadığı. Polis özü itibariyle hayatın ve halkın içinde olmak zorunda olan, korunaksız olmak zorunda kalan, sivil bir organizasyondur. Polisin içindeki terörle mücadele birimlerinin ayrılıp -belki- Kamu Düzeni Müsteşarlığı altında 'yarı askeri' olarak yapılandırılması düşünülmelidir aksi takdirde bu türden mücadeleler polisi militerleştirir ve sivil hayatın içinde var olan çatışmalarda kolaylıkla 'savaşan tarafa' dönüştürme ihtimali taşır. Yani böylelikle, hem polisin korunaksızlığı nedeniyle terörle mücadele dışındaki birimlerin hedef haline gelmesi engellenmeli hem de daha etkin bir mücadele ve bölünme ve çatışma tehlikesi ortadan kaldırılarak sivil hayatın olan bitenden en az zararı görmesi için bu konu düşünülmelidir.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar