Muhtar bile olamaz denirken nasıl Başbakan oldu?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset yasağı almasından bugüne kadar geçen süreçte neler yaşandı? Kimler Erdoğan’a destek oldu? Başbakan’ın bugüne kadar yaşadığı süreci AjansHaber olarak sizler için araştırdık.
Feridun CESUR / ANKARA
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan süreç, aradan 11 yıl geçmesine rağmen bir kez daha gündemde. Erdoğan'a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan süreçte neler yaşandı? 27 Mart 1994’de İstanbul Büyükşehir Başkanı seçilen Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997’de davet üzerine gittiği Siirt’te miting sırasında “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” mısralarını okumuştu.
Öte yandan Siirt’teki konuşmasında, “her devrin Firavun ve Nemrutları olduğunu, bunun karşısına çıkacak Musa ve İbrahim’lerin engelleri aşarak pislik dolu yolları temizleyeceğini” söylemiş ve Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanmaya başlanmıştı.
ERDOĞAN, 26 MART 1999’DA KADER MAHKÛMU
Mahkeme, 21 Nisan 1998 tarihinde Erdoğan’ın “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle Erdoğan’ı 1 yıl hapis ve 860 milyon TL para cezasına çarptırdı. Daha sonra sanığın mahkemedeki ve duruşmadaki iyi hali göz önüne alınarak cezası, 10 ay hapis ve 177 milyon TL para cezasına indirildi. Erdoğan, Diyarbakır DGM kararına temyiz başvurusu yaptı ancak Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 24 Eylül 1998 günü Erdoğan’ın cezasını onadı. Böylece Erdoğan, 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevi’ne girerek ‘kader mahkûmu’ günlerine başladı.
MUHTAR BİLE OLAMAZ
Aldığı ceza nedeniyle “Artık muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan, bu cezasını 24 Temmuz 1999’da tamamladı. Fazilet Partisi’nin, Anayasa Mahkemesi’nce temelli kapatılmasının ardından bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını “gelenekçiler” ve “yenilikçiler” olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü.
ÖNCE SAADET, SONRA AK PARTİ KURULDU
“Gelenekçi” olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan’ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi’ni kurarken; “yenilikçi” kanat da Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001’de AK Parti’yi kurdu ve Erdoğan, Genel Başkan seçildi. AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunluğunu alarak (yüzde 34) 363 milletvekiliyle Meclis’e girdi. Fakat Erdoğan, siyasi yasağı nedeniyle seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi. Bu nedenle seçim sonrası kurulan 58. Hükümet, Abdullah Gül’ün başkanlığında kuruldu. Bu hükümet, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM’ye yasa teklifi sunuldu. Yasa, oy çokluğuyla kabul edildi ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından “öznel, somut ve kişisel” olduğu gerekçesiyle veto edildi. Yasa teklifi değiştirilmeden ikinci kez Meclis’e sunuldu. Tekrar kabul edilen yasa bu kez Sezer tarafından onaylandı. Böylece Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki hukuki engel ortadan kalkmış oldu.
SİİRT SEÇİMİ İPTAL EDİLDİ
AK Parti, Erdoğan’ı hapse girmesine yol açan konuşmayı yaptığı Siirt’ten milletvekili çıkarmak üzere harekete geçti. AK Parti, Siirt’in Pervari ilçesinde 3 sandık kurulunun oluşturulmadığını ve 1 sandığın kırıldığını öne sürerek bu ildeki seçimlerin iptali istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na başvuruda bulundu.
YSK, yaptığı incelemeler neticesinde Siirt’in Pervari ilçesi Doğanköyü’nde 706 seçmenin kayıtlı olduğu 17, 18 ve 19 numaralı sandıklarda sandık kurulları usulünce oluşturulmadığı için oy kullanılamadığı gerekçesiyle, Siirt’te Milletvekili Genel Seçimi’nin yenilenmesine karar verdi.
MERVAN GÜL, FADIL AKGÜNDÜZ, EKREM BİLEK’İN MİLLETVEKİLLİĞİ DÜŞTÜ
YSK; CHP milletvekili Ekrem Bilek, AK Parti milletvekili Mervan Gül ve bağımsız Fadıl Akgündüz’e ait milletvekili tutanaklarını da iptal etti. Yüksek Seçim Kurulu’nun “3 Kasım’da milletvekili çıkaran partiler ancak tekrar milletvekili çıkarabilir” kararı üzerine, Siirt’te en çok oyu alan DEHAP da dâhil olmak üzere diğer partiler seçimlere katılamadı. Mervan Gül, Fadıl Akgündüz’ün yanı sıra CHP’den Ekrem Bilek’in milletvekillikleri de düştü. Siirt seçimleri 9 Mart 2003 günü tekrar edildi ve seçime giren 4 parti arasından AK Parti oyların %84,8’ini alarak 3 milletvekilliğini de kazandı. Erdoğan, Öner Gülyeşil ve Öner Ergenç vekil oldu.
Gül’ün Başbakanlığındaki 58. Hükümetin istifası üzerine Erdoğan, 59. Hükümeti kurarak Başbakan oldu. Erdoğan, seçime katılmayarak kendisine yer açan Mervan Gül’ü de ilk yerel seçimde Siirt Belediye Başkanı yaptı.
ERDOĞAN-BAYKAL GÖRÜŞMESİ
Erdoğan’a milletvekilliği ve başbakanlık yolunun açılmasında CHP’nin ve dönemin CHP lideri Deniz Baykal’ın rolü, AK Parti’nin yüzde 47 oyla ikinci kez tek başına iktidara geldiği 22 Temmuz 2007 seçimlerinin hemen ertesi günü Zülfü Livaneli’nin Vatan gazetesine yazdığı yazıyla kamuoyunun gündemine girmişti.
Yazıya göre; 19 Aralık 2002 günü, yani Abdullah Gül başkanlığında 58. Hükümetin kurulmasından tam 1 ay sonra; Erdoğan’a milletvekilliği yolunun açılmasının önünü açan yasa tasarısının Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilmesinin ardından; Baykal, Livaneli ve bazı CHP kurmayları, CHP milletvekili Mehmet Sevigen’in evinde bir araya gelmişti.
Livaneli, yazısında şöyle yazmıştı:
“Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz ‘Tayyip Erdoğan Başbakan olacak!’ diye tutturdunuz.
Sizi ‘Çok tehlikeli bir oyun bu!’ diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, ‘Hayır!’ dediniz ‘İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.’
Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: ‘Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika, Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.’
İki ay dayanamaz iddianızı, ‘görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.’ tezine oturttunuz.
Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.
O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.”
BEYLERBEYİ’NDE BULUŞMA
Yazıdaki asıl çarpıcı iddia ise Erdoğan ile Baykal’ın 22 Şubat 2003 günü, yani Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini sağlayan Siirt ara seçimlerinden 2 hafta önce Beylerbeyi’nde buluştukları yönündeydi. Livaneli, Baykal ve Erdoğan’ın bu buluşmada gizli bir anlaşma yaptıklarını öne sürdü ve “Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip Anayasa’yı değiştirip grubu baskı altına alıp Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı Meclis’e sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.” ifadelerini kullandı. Böylece iki lider, Erdoğan’ın adaylığı konusunda uzlaşıyordu.
“PARLAMENTOYA GİRMESİNE YOL AÇMAKLA İFTİHAR EDERİM”
Livaneli’nin yazısının ardından CHP İletişim Koordinatörü Baki Özilhan tarafından yapılan açıklama bu görüşmeyi yalanlamış, ancak Baykal basına yaptığı açıklamada; “Tayyip Erdoğan’ın parlamentoya girmesine yol açmakla iftihar ettiğini, bunu demokrasinin gereği olarak önemsediğini ve karşı çıkanları önemsemediğini” dile getirmişti.
BAYKAL’IN HESABINA GÖRE…
Baykal, daha sonra dönemin Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e Beylerbeyi’ndeki gizli buluşmayı doğrulayacaktı. Zülfü Livaneli ise 25 Temmuz 2007 tarihli yazısında, bu kez Mehmet Sevigen’in evinde yapılan buluşmanın ayrıntılarına değindi. Buna göre Baykal, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Erdoğan’ın milletvekilliğini veto etmesine karşı çıkıyordu. Zira Baykal’ın hesabına göre; Erdoğan, Başbakanlık koltuğunda 2 ay bile dayanamayacaktı. Dönemin Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar ise 25 Temmuz’daki yazısında Beylerbeyi Bosphorus Otel’in restoranında gerçekleşen Baykal-Erdoğan görüşmesine değinmişti. Görüşmeyi doğrulayan Tayyar, iki liderin de masadan memnun ayrılmakla birlikte adaylık konusunda pazarlık yapılmadığını öne sürüyordu. Zira Beylerbeyi’ndeki görüşme, Erdoğan’ın Siirt seçimlerindeki adaylığının kesinleşmesinden 2 ay sonra yapılmıştı.
Yorumlar