*****14 Eylül 1922 tarihli Frigya Bordası’nda kaleme alınan ‘Karşıyaka’nın Son Günleri’ başlıklı belgede yazanlar…
‘’Kemal Paşa bir an önce yetişsin diye dua ediyorduk’’
‘’24 Ağustos’tan 1 Eylül’e kadar, henüz olayların ciddiyetinden şüphe duymayarak rahatça istirahat ediyorduk. (…) Uşaklı çocuklarımızdan biri, 1 Eylül sabahı çılgına dönmüş ailesiyle birlikte Karşıyaka’ya doğru koşuyordu. Yunanların tamamen hezimete uğrayıp, peşlerinden gelen Türklerden kaçtıklarını ve içine düştükleri ümitsizlikle yolları üzerindeki her şeyi yaktıklarını haber veriyordu. O sırada yalnızca, üç ya da dört kişilik bitkin ama kudurmuş çeteler halinde gelen Yunan firarilerinin öfkesinden korkuyorduk. Aynı zamanda da büyük kurtarıcımız olduğunu düşündüğümüz Kemal Paşa’nın ordusu bir an önce yetişsin diye içimizden dua ediyorduk.’’
Ermenilerin bomba attıkları iddia ediliyor
Öğleden sonra 3’e doğru, İzmir tarafında bir yangın odağı fark ettik; çok geçmeden bunu ikinci ve üçüncüsü takip etti. Her ne pahasına olursa olsun teslim olmak istemeyen Ermenilerin bombalar attıkları iddia ediliyordu. Akşamın 7’sine doğru, binamızın tepesinden görülen İzmir panoraması, bütün ihtişamıyla korku vericiydi. Üç yangın odağı birleşmiş ve tek bir ateş hattı halinde bütün Ermeni mahallesini boydan boya sarmıştı. Ateş, saatler geçtikçe daha da yayılıyordu.
‘’Kadın çocuk demeden camilere doldurup yaktılar’’
Kemal’in milliyetçi ordusu, ağustos ayının sonlarına doğru, Yunanların Anadolu cephesindeki kilit noktası Afyon Kara Hisar’ı ele geçirmişti. Aylardır açlıktan mustarip Yunan ordusunun, böyle bir felaketi tamir etmek için ne maddi ne de manevi gücü vardı. Bu, bir ricat ya da daha doğrusu bir hezimet ve hatta isyandı; çünkü söylenenlere bakılırsa binlerce firari, kumandanlarını öldürüyor ve ekmeksiz kalıp silahsız kalmadıkları için de en acımasız haydutlara dönüşüyordu. Geride Türklere yalnızca bir çöl bırakmak bahanesiyle, yolları üzerindeki köyleri yağmaladılar ve insanları kadın çocuk demeden camilere doldurup yakarak katlettikten sonra ateşe verdiler. Bu korkunç olayların ilk haberi, yatılı öğrencilerimizden birinin Ödemiş’ten kaçan ailesinin İzmir’e gelmesiyle bize ulaştı. Yunanlar kaçan kasaba sakinlerinin üzerine kurşun yağdırırlarken onlar da aralarındaymış.’’
‘’Yangın bekliyorduk’’
Şehirde, daha da dehşet verici hikâyeler yayılmaya başladı ve mahalde yapılan ziyaretler bunları doğrular mahiyetteydi. Manisa’dan geçen bir Fransız subayı, o güzelim şehrin harabeye döndüğünü, süngü darbeleriyle delik deşik edilmiş kadın ve çocuk cesetlerini gözleriyle görmüştü. Bu arada, düzenli birlikler İzmir’i tahliye ediyor, Kemalistler süratle ilerliyorlardı. 8’i 9’a bağlayan gece çok kritik, Yunanların son gecesi idi. Yangın bekliyorduk; bununla birlikte kayda değer bir şey olmadı.