Victor Hugo’nun prensese benzettiği şehirde cesetler günlerce toplanamamış, kentin dört bir tarafını ağır kokular ve milyonlarca sinek sarmıştı.
Yangından sonraki en büyük korku ise salgın hastalıkların baş göstermesiydi.
Dünya literatürüne “The Great Fire of Smyrna” (Büyük İzmir Yangını) olarak geçen bu büyük felaket, İzmir’in sadece çehresini değil, tüm ekonomik ve sosyal görüntüsünü de değiştirdi. Tarihi günler yaşanıyordu.
Türk ordusunun İzmir’e gelişini haber alan ve İzmir’de yaşayan binlerce gayrimüslim panik içinde kentten kaçmanın yollarını arıyordu. Limanda, konsolosluklarda, cadde ve sokaklarda büyük bir kargaşa hâkimdi. Kıymetli eşyalarını birkaç bavula sığdırabilenler açıkta bekleyen gemilere binip İzmir’den ayrılmanın çarelerini bulmaya çalışıyordu.