İşte Türkiye’nin genel af karnesi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin paylaştığı mesajda ‘Genel Af’fın sinyalini vermesi, Af konusunun gündeme oturmasına neden oldu. Peki, Türkiye’de kaç defa ‘Genel Af’ ilan edildi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sosyal medya hesabı üzerinden gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalar yaptı. Bahçeli afla ilgili bir öneride bulundu.

TÜRKİYE’DE AF!

TBMM; kurulduğu tarihten bu yana genel, kısmi ve belli bir konuya yönelik af olmak üzere birçok yasa çıkarıldı.

Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli adlar altında 100'ü aşkın af yasası çıkarıldı.

Araştırmada, aflar tarihinin 5 Aralık 1921 yılında 'Fransızlar tarafından işgal edilen topraklarda işlenen suçlara ilişkin af' ile başladığı kaydedildi. Türkiye'nin, ilk genel af ile 7 Ocak 1922'de tanıştığı bildirilen raporda şöyle denildi: "Bunu 1923 ve 1924 afları izledi. 1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yılı, 1960 yılında 27 Mayıs İhtilali ve 1974 yılında Cumhuriyet’in 50. yılı nedeniyle yapılan dört başı mamur aflarla birlikte tam 10 genel af niteliğinde af ve 4 genel affa ek yasa çıkarıldı." 2000 ve 2002 yıllarında çıkarılan şartlı salıverme ve cezaların ertelenmesine dair yasalar da buna eklendiğinde ortalama 6,5 yılda bir genel af çıkarılmış oldu.

İLK AF 1922’DE

TBMM tarihindeki ilk "genel af" yasası 7 Ocak 1922 tarihinde yürürlüğe girdi. Toplam dört maddeden oluşan yasa ile cezalarının üçte ikisini tamamlayan mahkûmların kalan cezaları affedildi, işgale uğrayan yerlerdeki kişiler hakkında açılan davalar ise ertelendi. 

Cumhuriyet’in kuruluşundan kısa süre sonra 26 Aralık 1923 tarihinde ikinci genel af yasası çıkarıldı. Söz konusu düzenlemeyle 29 Ekim 1923 tarihine kadar işlenmiş suçlara verilen cezaların yarısı affa tabi tutuldu. Yasayla af kapsamına gireceklerin üç ay içinde teslim olmaları koşulu getirildi.

10. YIL AFFI

Cumhuriyet’in kuruluşunun 10’uncu yıl dönümü dolayısıyla 26 Ekim 1933 tarihinde yeni bir genel af yasası çıkarıldı. Bu yasayla 5 yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar hakkında takibat yapılmamasına ve 3 yılı geçenlerin cezasının affına ilişkin düzenleme getirildi. 

DARBE AFFI

27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yönetime el konulmasından sonra, 26 Ekim 1960 tarihinde genel af yasası çıkarıldı. Yasayla kusurdan doğan suçlarla üst sınırı 5 yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezalar hakkında takibat yapılmaması hükmü getirildi. Bu af yasasında; devlet aleyhine, ırza yönelik ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar gibi bazı suçlara verilen cezalar af kapsamı dışında bırakıldı.

RAHŞAN AFFI

Asıl adı Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası olan 22 Aralık 2000'de Rahşan Ecevit'in önerisiyle çıkarılan ve devlete karşı işlenen suçlar dışındaki suçlara erteleme veya şartlı salıverme getiren yasa,  kamuoyunda ‘Rahşan Affı’ olarak adlandırıldı.

9 Aralık 2000’de ölüm orucu eylemlerini sona erdirmek için başlatılan ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ndan 3 gün sonra 4616 sayılı ‘Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası’ çıkarılmıştı. Cezaevlerinde yer kalmadığı için çıkarılan af yasasının ardından 70 bin kişilik kapasitesi dolan cezaevlerinin nüfusu 40 bine kadar düşmüştü. Ancak, 3 yılda mahkûm sayısı 20 bin artarak yeniden 64 bine çıktı.

Bu yasa 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçları kapsıyordu. Yasa çıktıktan sonra ilk planda cezaevlerindeki 23 bini aşkın tutuklu ve hükümlü aftan yararlanarak tahliye oldu. Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararlarıyla yasanın kapsamının genişlemesi sonucu cezaevinden tahliye olanların sayısı 45 bini buldu. 

ECEVİT: ‘‘AFFI GARİBANLAR İÇİN İSTEDİM’’

Suç tarihi 23 Nisan 1999'dan önce olmasına karşılık sonradan açılan ve yargılaması uzun süren davalarda affın etkisi uzun yıllar sürdü. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün derlediği istatistikler, 2005 yılında 4 bin 715 kişi hakkındaki davanın af yasası çerçevesinde ertelendiğini ortaya çıkardı. Rahşan Ecevit’in "Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı." sözü de pişmanlığın bir göstergesi olarak yorumlanmıştır.

LİVANELİ ELEŞTİRMİŞTİ

23 Aralık 2000 tarihli Sabah gazetesindeki yazısında Zülfü Livaneli, “Müjde Türkiye: Af Çıktı!’’ başlıklı köşesinde af yasasını şu satırlarla eleştirmişti.

“Bütün milletimize müjdeler olsun!” Şu sırada hakkında yazılan kitap liste başı olan Rahşan Hanım'a da müjdeler olsun.

Çünkü yeni yasamızda, sadece ırza tecavüz edenler çıkamıyor ama tecavüz ettikten sonra öldürenler aftan yararlanıyor. 2001 yılına girerken bir ulusa bundan büyük bayram ve yılbaşı hediyesi verilebilir mi?

İşte bu yüzden diyorum ki hırsızı, katili, hortumcuyu, satanist canileri, çocukların ırzına geçtikten sonra boğanları dışarı çıkaran bu af Türk milletine hayırlı uğurlu olsun.

Biz bunu hak ettik.

Bu işin yararlarından biri de, yüce devletimizin cezaevlerine kolayca girebilecek olması. Çünkü nasıl olsa yakında hiç kimse kalmayacak.’’

Yine 23 Aralık 2000 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşesinde Fatih Altaylı, affa onay verenlere serzenişte bulunuyordu.

ALTAYLI: ‘‘ALLAH BENİ AFFETMESİN’’

“AF yakında genelleşecek. Kimse Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'ne göndermedi diye kurtulduk sanmasın. Bunu hükümet de biliyordu zaten. Genel af çıkarmayı paçaları yemedi. Böyle yaptılar. Bu affa onay verenlerden bir tekine oy verirsem, Allah beni affetmesin.’’

AF: İKİ TARAFI KESKİN KILIÇ

Sonuç itibari ile af, her şeyden önce iki tarafı keskin bir kılıç gibi gözüküyor. Bazılarını güldürürken bazılarını ağlatıyor. Dikkat edilmesi gerekir ki affedilen kişiler "masum" değil, "suçlu"durlar. Genel Af; bu suçları bilerek, taammüden işleyen kişileri "temiz" vatandaşların arasına salmak anlamına geliyor.

Gerek bireysel vicdanlarda gerek toplumsal vicdanda cereyan eden olumsuz düşüncelerin en belirgin işareti; bireylerde ve toplumda adalet duygusunun zayıflamasına, bir başka ifadeyle "bu memlekette adalet yok" düşüncesinin sistematik olarak yerleşmesine, kökleşmesine sebebiyet vermesidir.

Yorumlar