Gökhan Esen yazdı: Kimdir Bu Hakem

Gökhan Esen; "Ülkemizde bir şey olmak genel ve göreceli olarak kolaydır. Biz de herkes doktordur mesela ya da mühendis. Okul bitirmeye gerek yoktur. Yeter ki hastalık başından ya da yakınından geçmiş olsun o konuda mutlaka biz çözümü vardır."

Ülkemizde bir şey olmak genel ve göreceli olarak kolaydır. Biz de herkes doktordur mesela ya da mühendis. Okul bitirmeye gerek yoktur. Yeter ki hastalık başından ya da yakınından geçmiş olsun o konuda mutlaka biz çözümü vardır. Onca matematik hesabı gerektiren herhangi bir inşaatta kolayca müteahhit olunur örneğin. Ya da hemen hemen herkesin sevdiği futbolda seyirci olmak yetmez bize; yenilen takımın hocasına “Onu çıkar, bunu al diye” direktif veren güvenlik görevlisi olunur. Herkes teknik direktördür, yorumcudur, hakemdir.. Hülasa, kolaydır bizde bir şey olmak (!) bilgi birikiminin ya da kültürel gelişmişliğin hiçbir önemi yoktur. Futbol bu kadar sevilirken bu ülkede, futbolun ana 3 unsurundan biri olan hakem olmak kadar dertli bir çaba da yoktur. Dedik ya herkes hakemdir diye. O yüzden her karar dakikalarca, hatta günlerce tartışılır, emsalleri ile kıyaslanır, “Bilmiyorum ama bana göre yanlış karar verdi” diyen onlarcası konuşur ekranlarda, sağda solda, dost sohbetlerinde. Hakemliği 1990’larda kalmış onca adam, futbolu zamanında iyi oynamış ama yorumculukla para kazanınca konuşmadan duramayan onca eski futbolcunun ana besin kaynağıdır hakem. Bir sorumlu arandığında ilk bakılandır. Topu boş kaleye atamayan golcünün (!), yanlış taktik, yanlış oyuncu değiştiren antrenörün, teknik sorumlunun, hatalı onlarca transfer yapmış kulüp başkanının, sözcüsünün can simididir penaltıyı vermediği (!) için. Diğer taraftan ülkemizdeki futbol hakemliği tüm bu guruplara fırsat da vermektedir kapalı kapılar ardında kalarak. Şeffaflıktan uzaklaşan her yapı eleştirilmeye, irdelenmeye ve araştırılmaya muhtaçtır. Yükselmeler gizli, antrenmanlar gizli, atletik testler gizlidir. Eğitimler halka kapalıdır mesela. Maç değerlendirmeleri de öyle. Bir hakemin kendini ifade edebilmesi ise külliyen yasaktır. Herkesin dillendirdiği ancak gündeme getirmekten bir şekilde kaçındığı ilişki ağları çok meşhurdur. Liyakattan uzaklaşan her yapıda sorun aynı değil midir zaten? Bunların pek çok açıklaması olabilir elbet ama yasakların ya da gizlerin sonu medyaya ve spor camiasına malzeme vermekten öte gitmemektedir, gitmeyecektir. Peki kimdir hakem? Ne yapar? Nasıl hakem olunur? Ne yer, ne içer? Herkesin ağzında bir cümle “Ne güzel iş valla, 90 dakika düdük çalıyorsun, ohh 10,000-TL cebe. Ben de yaparım”. Doğru, standart bir futbol izleyicisi, bir hakemin, bir maç içinde verdiği kararların %60’ını, sıkı bir izleyici %70’ini doğru verebilir. Biraz çalışma ve çabalamayla bu oran %80’e kadar çıkabilir hatta. Ancak fark kalan %20’de ortaya çıkar zaten. İşte o %20’dir hakemlik. Spor dalı farketmeksizin bilgi birikimleriyle, kültürleriyle ve tabi ki yetenekleriyle fark yaratan kişidir hakem. Öncelikle öyle geniş “e” harfiyle telaffuz edilmez hakem kelimesi! Hakemlik çalışmak demektir, dürüstlük, adil olma ve adalet dağıtma demektir. Hem vicdanlarda hem de realite de bunu başarmak demektir. Çocuğunun özel anlarında yanında olamama, okuldaki karnesini ya da müsameresini görememektir hakemlik. Belki de çocuğunun doğumunu bile görememektir! En az futbolcular kadar antrenman yapmak demekken, onların kazancının 100’de hatta 1000’de (evet binde) 1’ine sahada en çok eleştirilen olmak demektir. 5 metreye top atamayan onlarcasının milyonlar aldığı bir endüstride, bir maçta 10,000-TL alınca “Asgari ücretin bilmem kaç katını alıyor bu adamlar, bir de yaptıkları bir şey olsadır” hakemlik. Saha içinde değme ortasaha oyuncuları kadar koşmaktır. Eşiyle haftasonu planı yapamamakken hakemlik, en büyük desteği yine eşinden, sevgilisinden beklemektir. Küfredilen, beddua edilen, eyyamcı addedilen, şikeci olmakla suçlanan kimliktir hakemlik. (Hazır yeri gelmişken, meşhur şike ithaflarında hiçbir hakemin adı da geçmedi, hayret, şikeciydi (!) ya tüm hakemler?!?) 10 sene boyunca amatör liglerde çabalamak ve üzerine en fazla 10 sene, o da en üst ligde olabilirse para kazanabilmektir hakemlik. Ve artık ve nihayet bir meslektir üstelik. Ama zordur vesselam hakem olmak. Ama söyledik ya en başta, “Bir şey olmak çok kolaydır bizde!”. O yüzden herkes hakemdir bu ülkede, ekran önünde, başında, ardında, kahvehanede, dost meclislerinde, muhabbetlerde. Peki, kurtuluş nasıl olacaktır? Bir kere ekranda ağzına her geleni söyleyen ve değişen yorumlara (kurallara değil, futbol kurallarının sayısı yıllardır değişmiyor!) bihaber olan kişilere bir standart getirmekle başlamak esas olmalıdır, eski kimliğine bakılmaksızın. Diğer taraftan artık meslek olan bu alanı da standarda sokmak gereklidir. Belli kurallara, kaidelere bağlamak ve kapalı kapılar ardından çıkarmakla başlamak lazımdır. Önerim; ülkemizin iyi 3 üniversitesinde, 100’er kontenjanlı bir “hakemlik bölümü” kurup, hakemliği akademik yapıyla birleştirmek en temel çözüm olacaktır. 18 yaşında okulu kazanan bir hakem adayı, akademik eğitimle beraber okulunun ilk 2 yılı farklı branşlarda aday hakemlik yapacak, son 2 yılı uzmanlaşacak ve lisanslı bir hakem olarak hayatına başlayacaktır. Öğrenci seçimi sadece ÖSYM tabanlı sınavla olmayacak, öğrenci adayının lisedeki spor geçmişine bakılacak ve fiziksel kabiliyetine de dayalı bir atletik testten geçecektir. Bu sayede her sene 300 “hakem adayı” öğrenci olarak alınırken, proje başladıktan 4 sene sonra tamamının futbol hakemi olması durumunda ve tamamının mezun olduğu senaryoda dahi, 10 yılda ancak 3000 hakem sayısına ulaşılabilecektir. Bu durumda bile bu sayı, ülkemizde; Bölgesel Lig ve üzerindeki ligleri kapsayan (Bölgesel Amatör Lig, 3. Lig, 2. Lig, 1. Lig ve Süper Lig) kategorilerdeki futbol hakemi sayısı olan, 1280 erkek hakem, 72 kadın hakem olmak üzere toplamda 1352’yle kıyaslandığında çok afaki kaçmamaktadır. Bırakanlar, emekli olanlar, sakatlananlar vb. gibi durumlar da düşünüldüğünde alternatifli gayet yeterli de bir sayıdır. Diğer branşları seçecek adayları da düşününce, yetersiz bile kalabilir. Fakülteden mezun olan hakem şayet futbol hakemliğini seçtiyse; Bölgesel Lig’de uygun olan ilin kontenjanına yönlendirilir, maaş bağlanır ve artık bir çalışan olur, sözleşme imzalanır. Okul süresince çeşitli sınavları başarıyla tamamlayacağından ve saha deneyimi de kazanacağından, meslek hayatında karşısına çıkacak sınavlara da aşina olacak, kendini sürekli yenileyecek, formda ve güncel tutacaktır. Yetersiz görülürse sözleşmesi sona erdirilir, zaten iyi yapılan her meslekte de böyle değil midir? Tabi esas olan konulardan biri de değerlendirme yapacak kişilerin yetkinliği, niteliği ve şeffaflığıdır ki bu da başlı başına bir yazı konusudur. Diğer taraftan hem kıymetli bir bölüm olması hem de mezun şişmanlığına sebebiyet vermemek adına bölümün açılabileceği üniversite sayısı da arttırılmamalıdır. Ülkemizdeki hakemliğin günlük, mevsimlik, 1 yıllık planlara değil, kalıcı çözümlere ihtiyacı vardır. Doğru kurallara indirgenmiş bir çözümle, hakettiği saygınlığa ulaşacak hakemlik mesleğine, dağıtması beklenen adaletten ötürü oldukça fazla ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Bu nedenle, bir an önce yapısal çözümlere başvurmak da en doğru sonucu verecektir.

Yorumlar