FETÖ'nün karargahı ''Pinhan Restaurant'' iddianamesi

FETÖ adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan Maltepe'deki "Pinhan Restaurant" isimli iş yerinde örgütün gizli toplantılarının yapıldığı ve karargah olarak kullanıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma tamamlandı.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bağlantısı nedeniyle kayyum atanan Pinhan restorandaki örgüt faaliyetlerine ilişkin hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün kamudaki temsilcisi olduğu belirtilen şüphelilerden Bekir Çelik'in telefonunda 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının ardından "Bu işi de başaramadılar, şimdi bunu da bizden bilecekler." şeklinde yazışmalarının bulunduğu belirtildi.

Maltepe'deki restoranda FETÖ'nün gizli toplantılarının yapıldığı, buranın karargah olarak kullanıldığı, himmet ve diğer gelirlerin şirketin geliriymiş gibi sisteme sokulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Orhan Güldiker tarafından, 14'ü firari, 12'si tutuklu 47 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, firari şüphelilerden Vedat Köprücü'nün, diğer şüpheliler Ahmet Çelik ve Hızır Güngör'le "burs ve kurban" adı altında toplanan finansmanlar haricinde, 2006'dan itibaren esnaf ve şahıslardan dini duyguları istismar eden çeşitli bahanelerle aylık ortalama 6 bin lira para topladıkları aktarıldı.

Bu finansmanları günlük "mini kasa" olarak isimlendirerek ay sonu "temsili gider" olarak kasadan çıkış yaptıklarının görüldüğü belirtilen iddianamede, Vedat Köprücü hakkında gelen birçok ihbarda, terör örgütü FETÖ/PDY'nin finansçısı ve örgütün elebaşı Fetullah Gülen'le birebir görüştüğünün tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede gizli tanık "Enes"in, şüpheli Köprücü ile ilgili, "Maltepe mütevellisine adam kazandırmak adına örgütün maliyede kimin ne kadar vergi verdiğini, kimin örgüte kazandırılacağını araştırıp liste yapıp, bu kişilerin bilgilerini mütevelli heyetine veren muhasebeci olarak bildiğim ayrıca Kimse Yok mu Derneğinin yönetiminde bulunan kişidir" beyanına da yer verildi.

"ÖRGÜTÜN MISIR KURYESİ"

İddianamede, şüphelilerden Murat Sertoğlu'nun da ifadesine yer verildi.

Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ve yapısıyla ters bir kişiliğinin bulunduğunu belirten Sertoğlu, Gülen'in varlığının ülke için talihsizlik olduğunu, örgüt adına herhangi bir şekilde yardım toplamadığını savundu.

Şüphelinin savunmasında, terör örgütüyle bir bağlantısının olmadığını beyan ettiğine vurgu yapılan iddianamede, "Oysa bu kadar gizli işler yürüten ve tedbire aşırı önem veren bir örgüt, güvenmediği ve kendisinden olmayan birisine Mısır'a gidecek paraları emanet etmesi, yurt dışı gezilerine diğer örgüt üyeleriyle çıkması savunmasını çürütmektedir." değerlendirmesinde bulunuldu.

İddianamede, şüphelinin tahkikata konu okulun finansına ve koordinasyonuna dair aktif görev aldığı, mısır kuryesi olduğu vurgulanarak, Sertoğlu'nun gerek kendisine ait, gerek topladığı ve gerekse toplanan paraların Mısır'a aktarılmasında önemli görev üstlendiği anlatıldı.

Örgütsel reflekslerle hareket eden ve örgüte ciddi manada finans temin eden şüpheli Sertoğlu'nun örgütün kurumunda yaklaşık 20 yıl çalıştığı dile getirilen iddianamede, örgütün tanımadığı, güvenmediği birisine bu kadar yüklü miktarda parayı Mısır'a götürmesi için vermeyeceği belirtildi.

İddianamede, FETÖ/PDY'nin finansçısı olan Sertoğlu'nun birçok ihbarda örgüt elebaşı Fetullah Gülen'le birebir görüştüğünün belirtildiği kaydedildi.

FETÖ'NÜN KAMU TEMSİLCİSİNDEN 15 TEMMUZ MESAJI

İddianamede şüphelilerden Bekir Çelik'in, ÖSYM'den talep edilen belgeye göre, soruşturması Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında yapılan 2010 KPSS sınavının genel yetenek bölümünden 59 doğru, 1 yanlış yaptığı anlatıldı.

Çelik'in FETÖ'nün kamudaki temsilcisi olduğu, Maliye Bakanlığında görevli olması nedeniyle de kamudaki tüm işlemlerden sorumlu olduğu anlatılan iddianamede, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Örgütün kamudaki temsilcisi konumundaki şüphelilerden Bekir Çelik'in yakalandıktan sonra yapılan cep telefonu incelenmesinde, 15 Temmuz hain darbe girişiminin başarısız olmasından dolayı askerlere kızgın oldukları, 'Bu işi de başaramadılar, şimdi bunu da bizden bilecekler' şeklinde WhatsApp yazışmalarının mevcut olduğu görülmüştür. 15 Temmuz hain darbe girişiminden haberinin olduğu, darbe girişimine manen destekte bulunduğu anlaşılmıştır. Bu yazışmalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, darbe girişimini fiilen desteklediğine dair bir delil olmasa bile Anayasayı ihlal kastının bulunduğuna dair yeterli delil mevcuttur."

Şüphelilerin savunmalarına ilişkin genel değerlendirmenin de yapıldığı iddianamede, bu tür soruşturmalarda zanlıların zaten suçlamaları kabul etmelerinin beklenen bir durum olmadığı vurgulandı.

Soruşturma aşamasında da örgütsel bir tavrın söz konusu olduğuna dikkat çekilen iddianamede, operasyon yapıldıktan hemen sonra özellikle 15 Temmuz öncesinde gözaltına alınan tüm kişilere, örgütün kendi içinden yetişmiş ya da sempatizanı olan avukatların gönderildiği, bunların da görüşmelerde kesinlikle bildiklerini anlatmamaları, yüzeysel bilgi vermeleri ve bu durumlarının zaten geçici olduğunu söylediği belirtildi.

İddianamede, bazen ellerindeki belgelere göre şüphelilerin tehdit dahi edilerek konuşmamalarının sağlandığı vurgulanarak, "Bu avukatlar, çoğu zaman da operasyon yapılmadan, kendi adamlarını bildikleri için, ekonomik durumları iyi olanları yurt dışına kaçmaları konusunda yönlendirmekte ve gerekirse zorlanmaktadırlar. 15 Temmuz'dan sonra ise soruşturmalarda vekaletnameleri bulunan örgüte müzahir avukatların çoğunun istifa ederek ayrıldıkları, bunların yerine FETÖ/PDY ile ilişkili olmayan başka fraksiyonlardan avukatlar temin edilerek, yüklü miktarlarda paralar verilerek, bir nevi onların kefaletlerine sığınmaya başlamışlardır." ifadelerine yer verildi.

Yorumlar