Çelik, "Vatandaş kaybetmez siyasi partiler kaybeder"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı canlı yayında, "Seçim bir ülkeye ufuk vadetmektir" ifadelerini kullandı.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı "Seçim 2023" canlı yayın programında açıklamalarda bulundu. 

Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Arkadaşlarımızla beraber sahadayız. Siyasi hareket olarak çok seçime girmiş hareketiz. Cumhurbaşkanımızın da en çok önem verdiği konulardan birisi budur. Normal zamanlarda seçim yapıyormuş gibi çalıştığımız için o çalışmanın biraz daha vites yükseltilmiş halini yapıyoruz. Biz çok farklı bir teveccüh, ilgi ve alaka özellikle Cumhurbaşkanımıza dönük olarak bunu görüyoruz. Çeşitli illerden arkadaşlarımla da görüşüyorum. Onlar da aynı değerlendirmelerde bulunuyor. İktidarda iken oylarını yükseltmiş belki dünyadaki en istisnai hareketlerden bir tanesi. Bizdeki muhalefet de muhalefet iken oyunu düşürmüş. Buradaki sır yenilenme kabiliyetimiz. Yeni arayışların peşinde koşma faaliyetlerimiz. Bir proje bitince ikincisi, üçüncüsü nasıl olur deyişimiz. 11. katı yapmak için 9. katı yapmak zorundasınız.

"Vatandaş kaybetmez siyasi partiler kaybeder"

Bizim kazandığımız seçimlerde her zaman 'hiçbir vatandaşımız kaybetmeyecek' dedik. Siyasi partiler kaybeder, vatandaş kaybetmez. Cumhurbaşkanımız sık örnek veriyor. Biz bunu yaşadık, ders kitabı yoktu. Bulamıyorduk. O kitabı annem baştan sona el yazısıyla temize çekti ve ben oradan çalışıp, dersi geçtim. Şimdiki neslin bunu anlaması güç. Daktiloyu bilmesi gerekmez. Herkes içine doğduğu dünyayı başlangıç kabul eder, ondan sonrasına bakar. Siyaset de daha iyisini yaparım iddiasıyla ortaya çıkar. Siyaset geleceği satın aldırma, doğru yönetme sanatıdır. Bizim çocukluğumuzda 'Beyaz Gölge' diye bir tv dizisi vardı. Basketbol konuydu. Hepimiz basketçi olduk. 28 Ekim günü devletimizin kurucusu, ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk 'efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz' dedi. Aradan yıllar geçti bir 28 Ekim'de sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı'nı ilan etti. Dünyadaki sözümüzü daha çok dinletmek, herkesin hayat standartlarını yükseltmek için bütün altyapının hazır olduğunu görüyorum. İstikbalin yüzyılı bizim için seçim sloganı değil. 20 yıldır siyasetin içindeyiz.

"Güvenlik soruşturmaları incelikli yapılıyor"

Bunlar memleket için yapılıyor. Gençlik ofislerine gelen gençlere siyasi kimlik sorulmuyor. Benim yönettiğim kurumlardan bir tanesinde, oradaki arkadaşlarımızın çoğu muhalif partilere kendini yakın hisseden arkadaşlardı. Beni işin kalitesi ilgilendiriyor. Tabii ki isterim benim partime oy versin. Başka bir parti tercihi de demokratik düzen içinde bu işin tabiatı böyle. Sizin mülakat yapmadığınız zamanlarda çocuğumuzu emanet ettiğimiz şu profilde insanlar çıkıyor deniyordu. Evvelsi gün bir üniversite ile ilgili öğrenci arkadaşlar böyle bir şeyden bahsetti. Biz kitle partisiyiz. Dar bir ideoloji partisi değiliz. Belli şeyleri regüle etmek için belli mekanizmalar koyuyorsunuz. Sonra süreçleri, sonuçları tartışıyorsunuz ve 'artık bu şekilde kullanılmasına gerek yok' diyorsunuz. Artık güvenlik soruşturmaları daha incelikli yapılmaya başladı. Güvenlik soruşturmalarıyla ilgili sübjektif yaklaşımlar hepimizin başına geldi. Bütün bunlar daha kaliteli hale geldikçe de bu tip mekanizmalara gerek kalmıyor. Orada bir anormallik var. Birisi girmiş terör propagandası yapmış. Bakıyorsunuz başka meslek alanında doktor, siyasetçi, gazeteci olabilir. Bütün bunlar içinde birtakım mekanizmalar koyuyorsunuz. Sonra mesele o açıdan stabil hale geldiğinde başka bir şey devreye sokuyorsunuz.

"Önce kazılmış sonra beton dökülüp yok denilmiş"

Her alanda bir sonraki aşamaya ihtiyacımız yok mu? Teknolojide, sanayi alanlarda. Çıkardığımız seçim beyannamelerinde, eylem planlarında bunu söylüyoruz. Şimdi Karadeniz'de gaz çıkarıyorsunuz. Belli miktarını hanelere ücretsiz veriyorsunuz. Daha çok gaz çıkardığınızda hanelere daha çok ücretsiz veriyorsunuz. Daha önce gemilerle gittiğinizde Yunan gemisi sizi taciz ediyordu. Hanelere giden gazın ucuz olmasıyla Deniz Kuvvetleri'nizin gücü arasında bağlantı var. Ceyhan'da kuyularda petrol çıktı. Daha önce kazılmış petrol yok denip üstüne beton dökülmüş. Bunlar yüzeye çok yakın çıkıyor. O zaman şunu diyorsunuz. Bunların üstü bir şekilde örtülmüş. Yönetimin dirayeti, kararlılığı olmayan kuyuda varolanı da bulamıyorsunuz. Bugün bir köyde vatandaşımızın vereceği oyla Deniz Kuvvetlerinizin sondaj gemilerinizi koruması birbiriyle bağlantılı.

"Muhalefetin önerdiği sistem Türkiye’yi felç eder"

Onların koyduğu modelden Türkiye felç olur. Cumhurbaşkanı parlamenter sistem tarafından Meclis tarafından seçildiğinde, Başbakan halk tarafından sonra Türkiye enerjisini içeriye harcıyordu. Anayasanın üstünde milli güvenlik siyaset belgesi vardı. Siyaseti felç ediyordu. Hükümetin üstünde de Cumhurbaşkanlığı makamını vesayet makamı olarak kurgulamışlardı. Cumhurbaşkanı olup da vesayet kıskacını kıracak şekilde görev yapanlar oldu. İlk 10 yıl Türkiye'nin gündemi MGK toplantısından MGK toplantısına yaşanıyordu. Karşı tarafın önerdiği 'Hem Cumhurbaşkanını hem Başbakanı halk seçecek' modeli Türkiye'yi felç eder. Denge denetlemeyi farklı kişilerin siyasi parti genel başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcılığına getiren bir model. Bu devlet içinde devlet mekanizmasıdır.

"Devlet ve millet masaya oturmasını mı bekleyecek?"

PKK'nın söylemi karşısında sessiz kalıyorsunuz, savunma sanayinden bahsedenlere 'savaşa mı gidiyoruz' diyorsunuz. 30 Ağustos törenleri Genelkurmay Başkanı oraya geçiyor, Başbakan tebrik etmek için sıraya giriyor. Bunlar yakın zamanda yaşanmadı mı? Darbelerle örselenmiş, muhtıralarla darmadağın edilmiş devlet hayatı. Burada 7-8 cumhurbaşkanı yardımcısı ortak karar alacak. Peki masadan birisi kalktı. Devlet millet onun masaya oturmasını bekleyecek. Masadaki 300 milyar dolar buldum diyor, ötekisi bu gerçekçi değil diyor. Bir tanesi İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayacağım diyor, öteki tamamen karşıyım diyor. Bir tanesi özelleştirme politikalarını savunuyor diğeri bunu ihanet olarak görüyor. Burada bir çerçeve yok ki. Siyaseti birtakım cümleleri alt alta yazmak zannediyorlar. Cihaz bozulduğunda el kitapçığına bakıyorsunuz. Aramızda problem çıktı ortak metne mi bakacağız diyecekler. Siyaset belli meselelere dönük duruşunuzun olması lazım.

"Adamlar müzakere faslı bile açmıyor"

Hiçbir arkadaşımızın söylediği sandığın nihai belirleyici olduğuna halel getirecek bir şey değil. Türkiye'nin en büyük kazanımı sandık yoluyla iktidarı belirleme gücüdür. Sandık konusunda hepimiz çok titiziz. Bazı ülkelere baktığımızda sandığa ulaşma konusunda ne kadar büyük bedeller ödediğini gördüğünüzde Türkiye'de seçim yapabilen bir ülke olması en büyük zenginliktir. Şimdiye kadar Allah'a şükür düzgün seçimler yapılmıştır. Diyorlar ki, ABD ile aramızı düzelteceğiz. Vizesiz gireceğiz. Bunlar sizin söylemenizle olan şeyler değil. Karşısında sizden bir şey isteyecekler. Fasıllar müzakere etmek için vardır. Adam müzakere faslı açmıyor. Fasılların çoğu kapalı. Fasıl açmak sizin elinizde değil. Adam benim performansı gösterip, gösteremeyeceğini görmek bile istiyor. Müzakereye bile girmiyor.

"Muhalefet çıkıp da 'sivil darbe' dedi"

AB ve ABD'den gelecek olan ilk şart 'Suriye'de herhangi bir aktivitede bulunmayacaksınız' diyeceklerdir. Sınırımın 30 kilometre derinliğine terör örgütü gelmiş. Bunu vurmayacağım da ne yapacağım? Sana terörle mücadelede zorunlu operasyonları yapmama şartı bile getirilecek. 15 Temmuz Fetullahçı terör örgütüne karşı AİHM kararlarının da uygun bulduğu şekilde Türkiye olağanüstü tedbir yoluna gidiyor. Demokrasi, hukuk devleti tehdit altına girmiş ülkeni. Muhalefet buna çıkıp 'sivil darbe' dedi. AİHM'in istisnalarına uygun şekilde 'sivil darbe' diyecek şekilde siyaset ürettiler.

"Bunların bir yönetme kapasitesi yok"

Bu çelişkileri anlatıyorum konuşmalarımda. Biri özelleştirmeye ihanet diyor öteki savunuyor. Sonunda da diyorum ki, bunların Türkiye'yi yönetecek bir siyaseti yok. Bunlar sadece Erdoğan karşıtlığı yüzünden bir araya gelmişler. Bunların herhangi şekilde millete vaat edeceği yönetme projesi yok. Bizim yaptığımız konuşmalarının hepsi ortada. Sadece Erdoğan karşıtlığı yüzünden kurulmuş bir yamalı bohça diyorum.

"İlk turda rahat bitecek algısı oluştu bizde"

İlk turda seçimin biteceğini düşünüyorum. Siyaset, seçim bütün bu mekanizmalar düşünülmüş. Başkanlık sistemlerinde, parlamenter sistemlerde farklı farklı mekanizmalar var. Genel olarak gördüğümüz, sahanın bize söylediği ile anketler arasında mutabakat yok. Sahanın bize söylediği başka şey. İlk turda bitecek ve rahat bir şekilde bitecek algısı oluştu bizde. Parlamento konusunda da sıkıntı olacağını sanmıyorum.

"Kendisi yasaklı iken dünya liderleri davet etmişti"

Dünyada demokratik yolla seçilmiş liderler içerisinde en tecrübeli kişi sayın Cumhurbaşkanımız. Karşısındakinin selefiyle, onun selefiyle çalışmış. Dosyalara hakimiyeti tecrübesine sahip çok az siyasetçi vardır. Kendisi yasaklı iken o zaman dünyada bir sürü lider davet etmişti. Berluconi'den Putin'e herkesle görüştük. Türkiye'deki statüko yasaklı tutmaya çalışırken dünya seçimi kazanmış bir lider olarak selamladı. Cumhurbaşkanı ve kadrolarında var olan kapasite karşı tarafta yok.

"Mayadaki değerlere uygun bir hat tutturmanız lazım"

Mitingler de çok kıymetli ama kahve toplantısı dediğimiz biraz daha derinlemesine oluyor. O bölgenin sorunundan tutun da her konuya kadar. Bir genç kardeşimiz çeviriyor, bunları konuşabiliyoruz. Birisi kendini niye bu memlekette daralmış, ötelenmiş, sıkışmış hissetsin. Nihayetinde biz siyaset yaparken dayandığımız yer toplumdur. Toplumun talebini devlete yansıtma işidir siyaset. Bunun öznesi siyasetçidir. Bu kadar kimlik duvarları örmeye, ben, öteki, bir başkası demeye gerek yok. Bu kadar seçim geçirmişiz. Bu topraklarda yaşıyoruz. Bir felaket anında milletin mayası ortaya çıkar. Kim düşündü ki 'Buradaki can Türk müdür, Kürt müdür, Sünni midir, Alevi midir'. Kimsenin aklına gelmedi. Bu mayadaki değerlere uygun siyasi hat tutturmak lazımdır. İki ayrı fikir var. Ya bunun uzlaşmasından ya bunların rekabete girmesinden siyasal düzen ortaya çıkıyor. Siyasal düzen olmadan toplumsal düzen de ortaya çıkmıyor. Önemli olan bunları nasıl konumlandırdığımız. Burada en büyük zehir kimlikçiliktir. Siyasi kimlikçiliğin siyasete sokulmaması lazımdır.

Kılıçdaroğlu'nun alevi sözleri

Siz siyasetçi olarak çıkıyorsunuz toplumun önüne. Ben bu milletin ferdiyim. Buradaki mitinglerde söylüyorum. Adlarımız, meşreplerimiz, mezheplerimiz farklı olabilir. Hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti. Siyasi alanda rekabet edebiliriz, siyasi konularda kutuplaşabiliriz de. Ama temel değerlerde kimlikçiliği işin içine sokarsak. Çevre ülkelerden bir tanesinden, isim vermeyeyim. Bir gazetenin ilan sayfasını gönderdi. Ne yazıyordu biliyor musun 'Sünni diş doktoru', 'Şii göz doktoru'. Gazete ilan sayfasında bu. Bu insanlığımızdan geriye düşmek değil midir? Kürt meselesiyle ilgili bütün sorumlar Cumhurbaşkanımızın reform siyasetiyle aşılmış. Alevi meselesiyle ilgili burada atılmış devasa adımlar var. En son Kültür Bakanlığı'ndaki başkanlık. Bu yasaklar, konuşulamaz olanların konuşulması, kültürlerin himaye edilmesi. Bunlar aşıldıktan sonra tutup bu konuyu gündeme getiriyorsun. Toplum bunları geride bırakmış. Bunların tetik noktalarına basmanın bir alemi var mıdır?

"İnsan bu coğrafyada birazcık sorumluluk hissetmez mi?"

Bu bir ayrımcılığın tetikçiliği olarak anlaşıldı. Defalarca söyledim, ayrımız gayrımız yoktur. Türkiye'de siyaset yapan birisi, medya dili açısından hassasiyet gösterilmesi gereken konular. Zaten bu alanlar özgürleştiriliyor, devrim niteliğinde adımlar atılmış. Vatandaşlarımızın tek tipleştirilmesi gibi baskılar geride bırakılmış. Siyasi kimlikçilik mücadelesi Batı'nın en gelişmiş ülkelerinde bile getirdiği nokta, refah toplumların içerisinde barikatlarla bu mezhebin yaşadığı bölgeler, öbür mezheplerin yaşadığı bölgeler var. İnsan bu coğrafyada birazcık bu sorumluluğu hissetmez mi? Bu çoğulculuk değildir. O ülkeleri yönetim krizlerinin içinde tutmuş bir şey.

"Sayın Kılıçdaroğlu keşke o zaman söyleyesiydi"

Sayın Kılıçdaroğlu'nun Aleviliğini eleştiri konusu yapan ilk kimdi? TİP'ten daha sonra İYİ Parti'den. İkisi de acımasızca kullandılar. Seçimi kaybedip, kaybetmemenin gerekçesi olarak konumlandırdılar. Bir bakıma burada Alevilik meselesini bir seçim kazanıp kaybetmeme tartışmasının içine indirgeyen son derece saygısızca tavır sergilediler. Sayın Kılıçdaroğlu'nun o gün bunu söylemesi lazımdı. Milletvekiliyim ilk defa Meclis'te Kürt ve Alevi meselesi oturumu oluyor. Sayın Kılıçdaroğlu o zaman genel başkan değil. Benim argümanlarım yasak olmamasına dair. Bir diplomat kökenli grup başkanvekili kalktı. 'Biz istediğimiz köyün adını değiştiririz' dedi. 'Bulgaristan'da da Türk köylerinin adını değiştiriyorlar' diye garip bir şey dedi. Mezhep temelli olaylarıyla ilgili acımasız bir konuşma yaptı o kişi. Bizim arkadaşlarımız bu konulara sayın Kılıçdaroğlu ne diyor diye konuştu. O zaman biz kimlikler özgürleşsin konuşmasının adına bizim grubumuz adına ben yapıyorum. Meşhur bir CHP grup başkanvekili ayağa kalkarak beni protesto ediyor, görüşmeler akamete uğruyor. Burada bu meselenin bu şekilde kaşınması bizim siyasi kültürümüze, tutumumuza ait bir konu değil. Tam tersine bunun mücadelesini vermişiz. Kültür Bakanlığım döneminde ilk organizasyondur Cumhuriyet döneminde Alevi dedelerimizin Kerbela'ya gönderilmesi.

"Kaynağın meşru ise çıkar konuşursun"

Sayın Kılıçdaroğlu çıkmış, seçim akşamı silahlı gruplar vs. diyor. Kaybedecek bir siyasetçi kaybetmesine bir altlık hazırlıyor. Her siyasetçi nihayetinde belli bir denge, sorumluluk ve sükûnet içerisinde gidilsin ister seçime. Sayın Kılıçdaroğlu'nun hakim olduğu kavramlar değil bunlar. Herkes ne anladı. Sayın Kılıçdaroğlu bir şeyi örtbas mı etmeye çalışıyor? Kampanya başladığından beri sürekli olarak 'şu saatte gelin toplanın, şunu açıklayacağım' diyor. Kaynağın meşru ise çıkar konuşursun.

"HDP 'Sayın Kılıçdaroğlu ne söz verdiğini açıklasın' diyor"

O geziye giden gazeteciler ne dedi? Hepimize uçakta rezervasyon yapılmıştı. Sayın Kılıçdaroğlu gelmedi sonra karayoluyla gittiğini öğrendik dendi. Bu siyasi gündem oldu. Açık ve şeffaf bilgi verirsiniz, herkes cevabınızı duyar. Dersiniz ki, şu sebeple gidemedim, karayolunu tercih ettim, şöyle bir seyahat yaptım dersiniz. Görüştüğünüz taraflara HDP tarafından ne diyor? Sayın Kılıçdaroğlu ne söz verdiğini açıklasın diyor.

"Ankara'da herkesin haberdar olduğu mesele"

Büyükelçinin redakte edilmesi meselesi Ankara'da herkesin haberdar olduğu mesele. Siyasi açıdan baktığında ne oluyor? Kendi gezisine katılan gazetecilerin iddiası bu. HDP'li bir isim, geçmişte siyaset yapmış 'Bize geldiğinde ne dediğini açıklasın' diyor. Zaten açık kaynaklar bunlar. Çok gizemli bir şeyden bahsetmiyoruz ki!

"Birileri masadan bu yüzden kalkmalıdır"

Terör örgütü siyasi süreçlerde normal bir özne gibi göstermeye çalışıyor. Çıktı bir yönetici Yeşil Sol adayları tartışılmasın, siyasi süreçlere zarar verir, dedi. Bir adayın konuşmasını dinledim '7-8 yıldır silah bırakması gerektiğini düşünüyorum' dedi. Bu cümlelerin bir arkeolojisi var. Kafasının arkasında ajanda var. Çıkıp da 'PKK terör örgütüdür, silah bırakmalıdır' demeyecek. Konuşmalarını izlediğinizde kast ettiği şey, Türkiye'nin üniter yapısının bozulması, PKK'lıların da orada milis gücü olması. Cumhurbaşkanımızın çözüm süreci, milli birlik mutabakat süreci devam ederken sözleri önemliydi. Cumhurbaşkanımız 'silahları gömsünler öyle gitsinler' dedi. Her kelimenin tarihsel yükü var. Hep şu söylenirdi, HDP muhatap alınsın ki, siyasal alan güçlensin, terör alanı zayıflasın denirdi. HDP'nin PKK'nın tezlerini kullandığı görüldü. Burada örgüt kendisini özneleştirmeye çalışıyor ve Kılıçdaroğlu'na şunu söylüyor 'Erdoğan'ın karşısında size destek veriyoruz' diyor. Birileri masadan kalkacaksa bu açıklamalar üzerinden kalkmalı.

"Kılıçdaroğlu 'sizinle yollarımı ayırıyorum' demelidir"

Sizin adaylığınıza destek yapan birileri var. Bunlar Kılıçdaroğlu seçilince Öcalan'ın serbest bırakılacağından, örgüt üyelerinin çıkacağından, şimdi bir tanesi eklendi ona özerklik ilan edeceğinden, Afrin'le ilgili bir şey söylüyor. Bunlar hangi adaya destek veriyorsa o aday çıkacak 'Hiçbirinizin desteğinizi istemiyorum, yollarımı ayırıyorum, sizin desteğinize ihtiyacım yok' demeli. Hepimizin bir tecrübesi var. Herkes rahatlıkla kullanıyor, terörle mücadeleden yanayız, karşıyız diye. Fransa da, Amerika da söylüyor. Ama ikisi de YPG'ye destek veriyor. Onlara sorsanız 'Biz onu terör örgütü görmüyoruz DEAŞ'la mücadele ediyor' diyorlar.

"Hafter senin askerine silah doğrultmuş bir adam"

Kendisinin danışmanı, eski bir diplomat Mavi Vatan kelimesini kullanmayalım, Batı'ya karşı bizi maksimalist gösterir dedi. Mavi Vatan benim kendi egemenlik alanım. Grup Başkanvekili 'Libya'da hükümetin desteklediğini desteklemiyoruz, Hafter'i destekliyoruz, seküler, laik birisi' diyor. Hafter senin askerine silah doğrultmuş bir adam. Karabağ savaşı sırasında Türkiye Azeri kardeşlerimize destek verdi. Çıkıp birisi dedi ki, 'Türkiye oraya cihatçıları gönderiyor'. Bunu biz Fransız basınında okuduk. Cumhurbaşkanımız 'bir gece ansızın gelebiliriz' demişti. Terörle mücadeleyi destekliyorum diyeceksin tezkereye evet diyemeyeceksin. Siyasetçi eylemi ile konuşacak.

"Ortaya iddia koyuyorsunuz içini dolduramıyorsunuz"

Karşılaştığımız arkadaşlar var. Hal hatır soruluyor. Sosyal hayat düzeyinde kalıyor. Beni şu rahatsız etmez, gitmiş kendi yolunu çizmiş. Bu niye böyle oldu diyecek durumda değiliz. Cumhurbaşkanımıza karşı kullanılan bu zehirli dil, o kişilerin görev yaptığı sırada hareketlerini gördüğümde hayret ediyorsunuz. Herkes tarihi kendine göre yazmaya çok hevesli. Meğerse hepimize siyasi uyarılarda bulunmuş, aslında onun dediği çıkmış. Halbuki o olayları yaşayanlar hala siyasetin içindeler. O öyle olmamış. Tek tek bunlarla uğraşsanız bu meseleyi fazla ciddiye almak olur. Her ayrılan hakikati söylemiş, diğerleri yapmamış, tırnak içinde gittiği yerde itirafçı oluyor. İtirafçılıkla gidilecek yol olmuyor, maalesef istihdam ediliyorsunuz. Ortaya iddia koyuyorsunuz, içini doldurduğunuz bir şey yok. Geçmişteki mesai arkadaşlarınızı şimdi mesai yaptıklarınıza şikâyet etmek tabloları için söylüyorum.

"Birbirlerine söyledikleri şey resmi çiziyor"

Bu partiler kurulduğunda büyük sözler söylenmişti. Kendi logolarını kimliklerini kullanamadıkları bir şey çıktı ortaya. Buradaki mevzu şu, ortaya koyduğunuz iddia, bu partiler kurulduğu zaman ne söylendiğini çok iyi hatırlıyorum. Kendi logosuna mukaddes diyen bile gördüm. Bizim bir şey söylemeye gerek yok, birbirine söyledikleri şey resmi çiziyor.

"Güçlü bir demokrasi zaferine imza atacağız"

Allah'ın izniyle ilk turda alacağız. Cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey var, sağın solun lafına bakmayız, muhtıralara bakmayız, bizi millet getirir, millet götürür. Daha önce siyasi kültürümüzde başarının ölçüsü 6 kere geldim, 7 kere gittim denklemiyle ortaya konuyordu. Bizim varlık sebebimiz milletin teveccühüdür. Allah'ın izniyle bu seçimde güçlü bir demokrasi zaferine imza atacağız.

"Seçim süreçlerinin olgunlukla götürüldüğünü düşünüyorum"

Korkulacak şeylerden hep bahsedilir. Buna rağmen olgunlukla, milletin iradesine rastlanarak olgunlaşmıştır Türkiye'nin tecrübesi. Son zamanlarda parlamento baskınına, ABD'ye bakınca Türkiye'deki büyük olgunluk. Sandığın bedeli ödenmiş. Köylere gittiğinizde yaşı yetenlerin anlattıkları anılar o mücadelenin hala diri olduğunu görüyorsunuz. Ben Türkiye'de seçim süreçlerinin olgunlukla götürüldüğünü düşünüyorum.

"Hukuk dışı vatanseverlik olmaz"

Şahıs saldırmış 'ben bu partiliyim' demiş. O zaman binanın önünde söyledim, o partiyi bağlamaz dedim. O parti bunu sahiplenmiyorsa, sessiz kalmıyorsa. Sivil siyaset milletin zenginliğidir. Bedeli ödenmiş en büyük hazinemizdir. Ben 27 Nisan gecesinde cevap hazırlarken yaşadıklarımızı anlatayım. Bir gün anlatırım. Bu Türkiye'yi gerilime sokan hastalıklar memleketin, milletin başına bela olmuştur. Dünyanın en büyük ahlaksızlığı siyasi grubun millete silah çekmesidir. Bütün bu çarpıklıkları geride bırakmış Türkiye. Anayasa hukukçusu profesör CHP'li milletvekili. 'Silahlı kuvvetler kağıttan kaplanmış, darbe bile yapamıyor' dedi. Şimdi silahlı kuvvetler tarihinin en büyük operasyonuna imza atıyor Suriye, Libya, Mavi vatanda, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını koruyor. Türkiye şunu kodlamıştır; hukuk dışı vatanseverlik olmaz.

"Kendi logoları ile girmeleri bir kriz olmadı"

Listeler meselesi o yöntem de tartışılıyor, bu yöntem de tartışılıyor. Siyasette mutlak bir yöntem yok. Tartışıldı en sonunda herkesi tatmin edenin bu olduğuna karar verildi. Bir kriz alanı olmadı ittifak içerisinde. Olgunlaşarak o noktaya geldi. Genel başkanlar da bunun bu şekilde olması gerektiğini söyleyince seçime o şekilde gidildi. Birbirimizin mitinglerine katılıyoruz. Bizim listelerimizden HÜDA PAR'ın girmesi meselesi; bunu hata vesaire olarak görmüyoruz. Üzerinde çalışılmış konular. Partiler ittifak kurduklarında kendi kimliklerinden vazgeçip de tek bir partiye dönüşmüyor. Ortak aday Cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanımızın adaylığına destek veren herkesin aslında Cumhurbaşkanımızın bütün siyasetleri.

"Togg'u sırası gelen alıyor"

Togg bakan arkadaşlara verili. Ben de 'Bir Togg nasıl edinebilirim' dedim. Arayış içerisindeyiz. Öncelikli olarak belli başvuru var. Vatandaşlarımızın tabii ki hakkı. Üretim süreci daha yeni. Tabii ki herkese ulaşacaktır. Dünyaya satılacak. Ben parti sözcüsüyüm ben de isterim bir Togg'la birlikte basın toplantısı yapayım. Netice itibariyle sırası gelen alıyor.

"Vatandaşlarımız sandığa sahip çıkmalı"

Herkes oylarına sahip çıkacak, bütün oylara sahip çıkacak. Sandık demokrasinin omurgası. Bütün partilerdeki vatandaşlarımız hiçbir gerginliğe mahal vermeksizin kardeşçe, beraberce sandıklara sahip çıksın.

Yorumlar