Çarşılarla AVM'lerin arasında sıkışan pasajlar

Akmar, Terkos, Haçopulo, Aznavur, Rumeli, Hayyam ve daha niceleri...

İstanbul’da sayıları yüzü aşan pasajın birinde, mutlaka sizin de bir anınız veya aradığınız bir eşya vardır. Pasaj, kelime anlamı itibariyle iki yolu birbirine bağlayan geçit manasına geliyor. Fakat zamanla yeni bir anlam yüklenmiş ve bazen 5-6 kata ulaşan, farklı dükkânlardan teşekkül eden iş merkezlerine verilen isim de olmuş. Bizim bildiğimiz manasıyla pasajlar, ilk olarak Fransa’da, 1800’lerin başında ortaya çıkmış. Passage Verdeau, Vivienne ve Jouffroy bu mimari tarzın ilk örnekleri olarak gösteriliyor. Gösterişli giriş kapıları, şık dükkânları ve o çağın en ileri mimarileriyle pasajlar çok popüler olmuşlar. “Vitrin” kavramının ilk ortaya çıktığı yer olan pasajlar, o sıralarda sanayi devrimini yaşayan Avrupalılara, seri üretimle ortaya çıkan aşırı stokları eritmeleri için iyi bir pazarlama aracı olmuşlar. Daha sonra Avrupa’ya yayılan pasajlar farklı ülkelerde Galeri, Center, Arcade gibi isimlerle de kullanılmış. Ülkemize ilk olarak aynı yüzyılın ikinci yarısında gelen pasajlar, Fransızcanın o dönemdeki etkinliğinden dolayı, sadece okunduğu gibi yazılarak dilimize girmiş. Türkler de renkli mağazaları ve cezbedici vitrinleriyle, en yeni moda akımlarının geçit yaptığı bu Avrupai yapıları benimsemişler.  Özellikle Beyoğlu’nda çok kısa sürede pekçok pasaj faaliyete geçmiş ve adeta Paris’in süslü yüzünü İstanbul’a taşımıştır.
  Türklerin o döneme kadarki alışveriş mimarisi çarşılarda kendini göstermiş. Fatih’in fermanıyla yapılan Kapalı Çarşı, ikinci büyük çarşımız Mısır Çarşısı, Üsküdar’daki Mimar Sinan Çarşısı ve Sultan Abdülhamid’in Şam’da yaptırdığı Hamidiye Çarşısı’nı Türk tipi çarşılara örnek olarak gösterebiliriz.  Bu çarşıların ortak özelliklerini üstlerinin kapalı olması, karşılıklı iki sıra dükkânların uzayıp gittiği cadde gibi koridorlar ve içlerine en az 2-3 kapıdan girilebilmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Pasajlar da bu tanıma uygun yapılar, sadece onlardan farklı olarak, zaman içinde çok katlı mimariye geçilmesiyle apartmanların, 5-6 katlı binaların arasında yaşayabilecek bir şekle bürünmüşler. Ancak takipçileri AVM’lerden de, yaşamın içine daha fazla dahil olmaları ve esnaf kültürünün getirdiği daha yalın ve dingin tarzlarıyla ayrılıyorlar. AVM’ler artık, tek başlarına, özerk binalar olarak inşa ediliyorlar. Hatta otel, site veya rezidanslarla birlikte özel bir yaşam alanı şeklinde tasarlanan AVM’ler de bulunuyor. Ama bu devasa yapıların içinde, pasajların sıcaklığını, hesaplı alternatif bolluğunu bulmanız zor. AVM’lerde pazarlık yapmanız, alacağınız ürünün üzerinde değişiklikler istemeniz ya da ihtiyaçlarınıza özel tek bir malzeme üretilmesi gibi  gayet insani taleplerin karşılanması da pek mümkün değil.
  Ülkemizdeki ilk pasaj, Cite de Pera adıyla kurulan, ilk sahibi banker Hıristaki Zografos Efendi nedeniyle Hıristaki Pasajı olarak da anılan “Çiçek Pasajı” olmuş. 1876’da kullanıma açılan, etkileyici Avrupa mimarisini yansıtan üç katlı pasaj, Bolşevik Devrimi’nden sonra İstanbul’a kaçan güzel Rus kızlarının, İstanbul’u işgal eden İngiliz ve Fransız askerlerinin tacizinden kurtulmak için pasaja sığınmaları ve burada çiçek satmaya başlamalarıyla bu ismi almış. İşgalin sona ermesiyle, zamanla çiçekçi kızlar Beyoğlu’na dağılmış, onların yerine de meyhaneler gelmiş.  Çiçek Pasajı günümüzde, renkli eğlence hayatını birarada sunması, göz alıcı tasarımı ve keyifli dükkânlarıyla turistlerin de ilk ziyaret ettiği mekânların arasında bulunuyor. Özellikle eğlenceğin doruğa çıktığı gece saatlerinde, pasajın görkemli kubbesinde, keman sesleri, müşterilerin şarkı sözleri, alkışlar yankılanır. Bu mahşeri kalabalığın arasında, aynı anda 4-5 farklı dil konuşulur. Bu zamanlarda, deyim yerindeyse, Çiçek Pasajı’nda iğne atsanız yere düşmez.
  Benim iş hayatım da sekiz yaşında bir pasajda başladı. Dayımın Şişhane’de, Aslan Pasajı’nda bulunan müzik enstrümanları satan dükkânına gide gele tanıştım pasaj kültürüyle. Dayımın dükkânı pasajın eksi birinci katındaydı. Dükkânı hiç boş kalmazdı. O da bir yere gitmesi gerektiğinde, işyerine göz kulak olmam amacıyla, beni de yanında götürürdü. Bir de tüm esnaflarda var olan bir inanışla, çocuğun dükkâna uğur getireceğini düşünürdü.  Pasajlardaki en önemli yerlerden biri, çay ocaklarıdır. Bu ocaklar, gündemi belirleyen bir haber merkezidir adeta. Maç skorları, ülke gündemindeki olaylar burada üretilip pasaja yayılacak esprilerin kaynağıdır. Küçük markalar ocaktan hafta başında alınır;  çay, gazoz ve ıhlamurlar bu markalar karşılığında getirilirdi. Pasaj esnafının ortak bir yaşamı vardır. Herkes birbirinin hayatını en ince detayına kadar bilir. Komşusunun çocuğu olmuşsa ona altın hediye eder. Kız istemeye beraber giderler. Kendisinde bulunmayan bir ürün için hemen komşularına yönlendirirler. Öğle yemekleri de birlikte yenir. Bizim pasajda “et sote” meşhurdu. Herkes yemek hazırlanırken görev paylaşımı yapardı. Birisi domatesleri keser, diğeri soğanları hazırlar, öteki de biberleri doğrardı. Küçük tüpün üstüne konan tencerede, kuşbaşı doğranmış etler yağda kızartılırdı. Sonra üstüne sırasıyla diğer malzemeler eklenirdi. Pişince fırından alınmış sıcak ekmeklerin arasına konurdu bu lezzetli karışım. Ben aceleyle çeyrek ekmeğimi bitirir, ikincisi için karışım bitmeden sıraya girerdim. Ekmeklere çay ocağından gelen gazozlar, kolalar eşlik ederdi. Pasajın gırgırı, şamatası hiç bitmez, gece olup kepenkler indirilirken bile esnaf birbirine takılmaya devam ederdi. Yoksa zaman geçmez, pasaj berekete kavuşamazdı. 
  Gezmekten en çok keyif aldığım yerlerin başında gelir pasajlar. En favori pasajım da Üsküdar’daki Ardahan Pasajı. Giysilerden çantalara, aksesuarlardan oyuncaklara pek çok alternatif, bu pasajda müşterileri bekliyor. Her köşe başında beni şaşırtan farklı dükkânları, labirent gibi yapısı ile beni cezbeden pasajı imkan buldukça ziyaret ediyor ve esnafa destek olmak için ihtiyacım olan malzemeleri buradan almaya çalışıyorum. Siz de bugün semtinizde bir pasajı gezin. Sadece giriş katını değil, diğer katları da görün ve esnafını gözlemleyin. Emin olun pasaj, sizi farklı akan zaman dilimiyle başka bir boyuta götürecek. 
Kadir GÖNÜLLÜ

Yorumlar