Ankara’nın Suriye politikası değişiyor mu?

Türkiye'nin, Rusya’ya ait Su-25 uçağını 30 Mart 2016’da sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle angajman kuralları gereği düşürmesinin ardından iki ülke arasında başlayan kriz, Ankara'nın attığı adımla sona erme aşamasına geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Başbakan Dimitri Medvedev’e Rusya Günü nedeniyle yazdığı mektupla yeniden ilişkilerin düzeleceğine yönelik algı oluşturdu. Ankara’dan atılan bu adıma Rusya’dan yanıt gelirken Kremlin sözcüsü Peskov, "Türkiye ile yeniden iyi ilişkiler istiyoruz ancak Ankara'nın atması gereken adımlar var" açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın ardından Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği iftar yemeğine katıldı.

Başbakan Binali Yıldırım’ın göreve gelmesiyle yaptığı "dost ülkelerin sayısını arttırıp, düşman sayısını azaltacağız" açıklamasının, dış politikada hayata geçirilmeye başlandı diye yorumlanırken, Ankara’nın yeni dış politikası Suriye’nin geleceği için yapılan planların değişmesine neden olabilir.

Rusya-Türkiye ilişkilerinde normalleşme sürecinin Suriye’de yaratacağı değişimi AjansHaber’e değerlendiren Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Avrasya Uzmanı Kerim Has, Ankara-Şam ilişkilerinin yeni bir boyut kazanacağına dikkat çekerek, “Suriye’nin kuzeyinde bir PYD kontrolünde oluşacak Kürt koridoru Ankara ve Şam’ın çıkarları doğrultusunda uygun görülmüyor. Bu noktada eğer ilişkiler normalleşirse Ankara ve Şam, bu ortak tehdide karşı ister istemez ilişkilerini güncelleyecektir.”dedi.

TÜRKİYE’NİN ESED POLİTİKASI DEĞİŞEBİLİR

Rusya ile ilişkilerde atılan adımlar olumlu olsa da kısa vadede bir etki yaratacağını söyleyemeyiz. Eğer ilişkiler düzeltilebilirse Türkiye’nin Suriye politikasında olumlu sonuçlar görme olasılığı artacaktır. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin yumuşaması Türkiye’nin Suriye politikasında Rusya ile ortak noktaları bulacağı anlamına geliyor. Bu Esed’in görevden ayrılması konusunun Türkiye’nin gündeminden nispeten düşmesine neden olacaktır.

ANKARA-ŞAM’IN ORTAK ÇIKARI

Suriye krizi Türkiye’nin hem iç politikasını hem de dış politikasını çok derinden etkiledi. Bu etkiler sadece yerel bağlamda değil bölgesel ve uluslararası boyutta. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin NATO ile ilişkileri olsun, Batılı ülkelerle ilişkiler olsun, AB ile ilişkiler olsun olumsuz anlamda etkilendi. Bu noktada Şam ve Rusya ile ilişkiler oldukça önem taşıyor.  Suriye’nin kuzeyinde bir PYD kontrolünde oluşacak Kürt koridoru Ankara ve Şam’ın çıkarları doğrultusunda uygun görülmüyor. Bu noktada eğer ilişkiler normalleşirse Ankara ve Şam, bu ortak tehdide karşı ister istemez ilişkilerini güncelleyecektir.

HALEP’İN GELECEĞİ

Halep’in geleceğine Rusya açısından baktığımızda, bu bölge Esed rejimine ait olan bir bölge olarak kabul ediliyor.  Batı ve ABD için de böyle. Türkiye’de burada PYD’nin kontrolü altında olmasına karşı çıkıyor. Dolayısıyla bölgesel aktör olarak Türkiye, İran ve Suudi Arabistan bir anlaşmaya varırsa zaten Rusya ve ABD’nin de çok büyük bir itirazı olmaz. Buradaki sorun Türkiye’nin Rusya ile ilişkiler üzerinden Şam ile ilişkilerini ne yönde geliştireceği. Bu nokta oldukça önemli, ancak tabi burada ilk husus Rusya ile ilişkilerin normalleşme süreci.

TÜRKİYE, KÜRT BÖLGESİNE ENGEL OLAMAZ

Türkiye Rusya ile ilişkilerini geliştirse de Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesinin kurulmasına engel olamayabilir. Batılı ülkeler de bu bölgenin PYD kontrolünde olmasına sıcak bakıyorlar.  BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan ülkelerin ortak olarak bulundukları nokta sadece burasıdır. Bu tabi Türkiye’yi zorlayacaktır. Türkiye bir taraftan Rusya ile ilişkilerini geliştirme yoluna giderken diğer taraftan da Batı ile bir işbirliğine girmelidir.  Suriye’nin kuzeyinde PYD tehdidine karşılık Rusya’dan ziyade Batı’ya biraz daha yaklaşılmalı.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.