54 yıl geciken devrim!

Yerli otomobilin yollara çıkmaya hazırlandığı şu günlerde gerçekleşemeyen ‘Devrim’in de 54. yıl dönümünü yaşıyoruz…

AjansHaber / Özel

54 yıl önce ilk yerli üretim otomobil olan Devrim'de yaşadığımız acı tecrübenin ardından bu sefer emin adımlarla ve tamamen devlet destekli olarak tekrar otomobil sektörüne giriyorz.

DETAYLAR ORTAYA ÇIKTI

Yakında görücüye çıkması beklenen yerli otomobilde detaylar ortaya çıktı. Hem elektrikli hem de benzin ve dizel yakıtlı olacak otomobil, 100 km'de 2 litre benzin yakarken, güvenlik konusunda dünya devi markalarla yarışacak.

Yerli otomobile ilişkin yol haritası netleşti. Araçta kullanılacak cihazların yazılım ve donanım çalışmaları bitti. Ağustos ayı sonuna kadar binek modellerin tanıtımı gerçekleştirilecek.

 

Otomotiv test merkezi bulunan TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nde (MAM) tanıtımı yapılması beklenen otomobiller orta-üst segment olacak. Yakıt olarak yüzde 100 elektrikli olan modelin yanı sıra benzin-dizel yakıt seçeneği de bulunacak. Benzinli olan jeneratörle elektrik üretecek.

 

Araçlarda şanzıman ve dişli kutusu olmayacağı için elektrikli teknoloji ile sürtünme olmayacak. Menzili artırılmış elektrikli otomobilde benzin yakılıp elektrik üretileceği için tüketim ekonomik olacak. 100 kilometrede 2 litre benzin tüketimi öngörülüyor. Ocak 2016'da toplam 4 segmentte 16 aracın test filosunda olması planlanıyor. 2016 sonuna kadar ise 30-40 araçlık filonun hazırlanması öngörülüyor.

 

Güvenliğin ön planda tutulduğu araçlar dünyanın bu alanda ismi bilinen (Honda, Volvo, Mercedes vb.) ile güvenlik açısından yarışabilecek seviyede olacak. Uluslar arası tüm testlerin yapılacağı otomobiller akredite olacağı için ihracat imkanı da bulunuyor.

 

Komşu ve çevre ülkeler başta olmak üzere ihracatında planlandığı araçların testlerinin 2 yılın üzerinde sürmesi bekleniyor. 2019 yılından itibaren ise seri üretim süreci başlayacak ve halk yerli otomobile binmiş olacak. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın koordinasyonunda yürütülen test çalışmalarının tamamlanmasının ardından özel sektör üretimi gerçekleştirecek. Orta ve üst segment olarak tasarlanan yerli otomobiller muadillerine göre daha ucuz olacak. Kamuda kullanılan makam araçlarında da yerli otomobillerin kullanılması planlanıyor.

 

Ağustos ayı sonuna kadar tanıtımının yapılacağı yerli otomobillerin üç önemli özelliği olacak. Az yakması, elektrikli olması ve üst düzey güvenlik yerli otomobilin şifresi olarak kabul ediliyor. Ağustos ayının sonuna doğru tanıtımının yapılmasının planlandığı otomobillere ilişkin takvim henüz netleşmiş değil. Bakanlık kaynakları 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın olası tanıtım tarihlerinden birisi olabileceğini belirtiyor.

 

Üst düzey protokolün programlarına göre farklı bir tarihinde gündeme gelebileceği ifade ediliyor. Tanıtıma yerli otomobil konusuna özel önem veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılması bekleniyor. Tanıtımı yapılacak test araçlarının isminin de toplantıda açıklanabileceği belirtiliyor.

SUV'UN TANITIMI EYLÜL'DE

 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, yerli otomobil çalışmalarına ilişkin, binek modellerin bu ay içinde tanıtılacağını, SUV modelinde ise menzil uzatma kitine ilişkin ek çalışma yapıldığını, bu nedenle söz konusu modelin tanıtımının eylülde gerçekleştirileceğini açıklamıştı.

 

Işık, SUV modelin menzil uzatma kitine ilişkin ek çalışma yapıldığını, bu nedenle de söz konusu modeli eylülde tanıtacaklarını kaydetmişti. Işık, 30-40 araçlık filonun hazırlanacağını belirterek her türlü arazi testinin yapılacağını ve sonrasında ise seri üretime geçileceğini bildirdi.

İLK YERLİ OTOMOBİL SATILDI

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, üretilecek ilk yerli otomobile otomobile ilişkin, "Gebze'de hayırsever bir iş adamımız otomobili almak istediğini söyledi. 5 milyona sattım ilk otomobili" dedi.

 ŞİMDİDEN SİPARİŞ YAĞIYOR...

Bursa'nın İnegöl İlçesi’ndeki mobilya üreticileri Türkiye tarafından üretilecek yerli otomobilden 500 adet almaya söz verdiler.

İnegöl Mobilya Sanayicileri Derneğinde düzenlenen basın toplantısına TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve Mobilya Dernekler Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, İnegöl Mobilya Sanayicileri Derneği Başkanı Yavuz Uğurdağ, İnegöl Sanayi ve Ticaret Odası (İTSO) Mobilya Sektör Meclis Başkanı Kenan Kender, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) İnegöl Şubesi Başkanı Halil Malkoç, Mobilyacılar Odası Başkanı Özcan Ayhan ile mobilyacılar katıldı.

Yerli otomobile destek verdiklerini dile getiren TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, "İhracat değeri ve stratejik önemi sebebiyle ülkemiz için önemli olan otomotiv sektörü, büyüme ve istihdam açısından son derece kritiktir. Otomotiv sektörünün 2023 hedeflerine ulaşma konusunda geliştirilmesi ve ülke ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi için her kesim tarafından desteklenmesi gerekiyor" dedi.

Yerli otomobilde işler yolunda giderken bundan tam 54 yıl önce ilk yerli otomobil girişimimiz başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yaşanan bu başarısızlıkta asıl üzücü nokta ise yapılan tüm fedakarlıklara karşı ortaya çıkarılan otomobilin teknik açıdan değil bir anlık dalgınlığın medya tarafından abartılması ile gerçekleşmesiydi. Evet bundan tam 54 yıl önce 'Devrim'de yaşadığımız şoku yine medyanın engellerine rağmen yeni yerli otomobilimizle atıyoruz.

DEVRİM'DE NELER YAŞANMIŞTI?

16 Haziran 1961 günü Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden 20 kadarı Ankara' da bir toplantıya çağrıldılar.

Toplantıya başkanlık eden Genel Müdür Yardımcısı Emin BOZOĞLU, Ulaştırma Bakanlığından alınan bir yazıyı okudu. Yazıda “ Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi “ görevinin TCDD İşletmesine verildiği ve bu amaçla 1.400.000.-TL ödenek ayrıldığı belirtiliyordu.

Verilen termin 29 Ekim 1961, yani tanınan süre 4.5 aydı. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir miydi ? Bırakınız geliştirmeyi, hiçten yola çıkarak, çalışabilecek bir otomobil yapılabilir, böyle bir mucize gerçekleştirilebilir miydi? Toplantıda söz alanların çoğu böyle bir projede seve seve çalışmaya hazır olduklarını, fakat böylesine kısa bir sürede sonuç alınabileceğini sanmadıklarını dile getirmeye çalışmış, bir kısmı da “ hayır “ demişlerdi.

Tüm ülkede ise üniversitesinden, basınına, bir avuç sanayicisinden, politikacısına, sesini duyurabilen herkes Türkiye'de ne otomobil, ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, hatta film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu.

Fakat bu inanılmaz şey gerçekleşiyor ve 29 Ekim 1961 sabahı Türkiye' de yapılan bir otomobil, kaportası pürüzsüz olmasa da, kendi tekerlekleri üzerinde ve yine Türkiye' de yapılan kendi motorunun gücüyle Büyük Millet Meclisi binasının önüne götürülerek Cumhurbaşkanı Cemal GÜRSEL Paşa' ya sunulabiliyor, bir ikincisi Paşa' yı Anıtkabir' e götürüyor, sonra da Hipodrom' daki geçit resmine katılıyordu.

BU NASIL GERÇEKLEŞMİŞTİ

Projeyle başka bir kuruluşun değil de Demiryollarının görevlendirilmiş olması,bir yandan, o tarihlerde TCDD' nin onarım amacıyla kurulmuş fakat geniş ölçüde yedek parça imal eden Ankara, Eskişehir, Sivas ve Adapazarı' ndaki fabrikaları ile önemli bir teknik potansiyeli ve yetişmiş işçisinden mühendisine kadar güçlü bir teknik kadrosunun bulunması, öte yandan Genel Müdür Yardımcısı Yüksek Mühendis Emin BOZOĞLU' nun asker kökenli ve aynı zamanda Sıtkı ULAY Paşa' nın akrabası olması dolayısıyla Milli Birlik Komitesi ve çoğu kabine üyelerince yakından tanınıyor ve güveniliyor olmasının sonucu idi.

Yüksek Mühendis Emin BOZOĞLU yönetim grubunun başı olarak, projenin yürütülmesi ve sonucuna ulaştırılmasında da gruptaki öteki yöneticiler gibi bütün bürokratik engelleri cesaretle aşarak her türlü imkanı sağlamak ve kimi kişisel sorunlar, kimi görevin çok yanlılığı ve ivediliği gibi nedenlerle büyük gerilim altında bulunan 20 mühendisin olağanüstü bir tempoyla fakat gönül rahatlığı içinde çalışmalarını sağlamak suretiyle de birinci derecede rol oynamıştı.

Zamana karşı yapılan yarışın kazanılmasında ikinci etken, görev alan mühendislerin proje süresince hafta sonları da dahil her gün, en az 12' şer saat, gerektiğinde bazı geceleri sökülmüş bir otomobil sedirinin üzerinde birkaç saat kestirmek suretiyle işbaşında kalmaktan kaçınmayacak ölçüde davaya gönül vermiş olmalarıydı.

16 Haziran 1961 günü yapılan toplantıda, çalışmalar için en uygun yerin, (bugünkü TÜLOMSAŞ) Eskişehir Demiryol Fabrikalarında dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina, en uygun yöntemin de elden geldiğince çeşitli tipten otomobil yapısını yakından inceleyerek fikir edindikten sonra, yapılacak tipin boyutları, motor, şanzıman vb. öteki grup ve parçalarının nasıl tasarlanıp imal edileceği üzerinde durulması olduğu sonucuna varıldı.

İşyeri olarak seçilen atölyenin hazırlanması için Eskişehir' e talimat verildi ve otomobili olanların 19 Haziran' da Eskişehir' de bulunmaları istendi. Dökümhane binası zemini, lokomotif kazanlarında kullanılmak üzere alınan saç levhalarla döşendi. Kapının üzerine, kocaman rakamlarla kaç gün kaldığını gösteren bir levha asıldı. Projenin bitimine dek bu levha, her gün bir azalarak, sonuna kadar orada kaldı. Atölyede bir başüstü gezer vinç, çeşitli bankolar ve bir toplantı masası vardı. Yakınında bir de çay ocağı bulunan bu masa dört ay süreyle hem toplantılar, hem dinlenme, hem de gerektiğinde çalışma masası olarak kullanıldı.

Atölyede yapılan ilk toplantıda “ Yönetim Grubu “ açıklandı. Genel Müdür Yardımcısı Emin BOZOĞLU başkanlığında, Fabrikalar Dairesi Başkanı Orhan ALP, Cer Dairesi Başkanı Hakkı TOMSU, Cer Dairesi Başkan Yardımcısı Nurettin ERGUVANLI, Eskişehir Demiryol Fabrikaları Müdürü Mustafa ERSOY, Adapazarı Demiryol Fabrikası Müdürü Celal TANER, Ankara Demiryol Fabrikası Müdürü Mehmet NÖKER' den oluşan grupta iki de emekli subay vardı: Genel Müdürlük Müşaviri Hüsnü KAYAOĞLU ve Necati PEKÖZ. Ardından çalışma grupları belirlendi: Dizayn, motor-şanzıman, karoseri, süspansiyon ve fren, elektrik donanımı, döküm işleri, satın alma işleri ve maliyet hesapları grupları.

Önce otomobilin ana hatları saptandı. Dört ila beş kişilik, toplam 1000-1100 kg-ağırlığında, orta boy denilebilecek bir tip üzerinde mutabık kalındı. Motor 4- zamanlı ve 4 silindirli olmalı, 50-60 BG vermeliydi.

Karoseri için hazırlanan 1:10 ölçekli maketlerden seçilen birinin 1:1 ölçekli alçı modeli yapıldı. Karoserin damı, kaput ve benzeri saçları, bu modelden alınan kalıplarla yapılmış beton bloklara çekilmek ve çekiçle düzeltilmek suretiyle tek tek imal edildi. Bir yandan da Willy's Jeep, Warswa, Chevrolet, Ford Consul, Fiat 1400 ve 1100 motorlarının incelenmesinden sonra Warswa motoru örnek alınarak yandan supaplı bir 4- silindirli motorun gövde ve başlığı Sivas Demiryol Fabrikasında dökülüp, Ankara Demiryol Fabrikasında işlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir' de yapıldı. Motor Ankara Demiryol Fabrikasında monte edildi. Frenlemede 40 BG' den fazla güç alınamayan bu motora alternatif olarak Ankara Fabrikası aynı gövde ve krank milinden yola çıkarak başka bir tip geliştirdi. B- motoru adı verilen üstten supaplı bir üçüncü motorda Eskişehir' de imal edildi.

Süspansiyon grubu ön takımlar için “ Mc Pearson “ sistemini önerdi ve numuneye göre Eskişehir' de imal edildi.

Eylül sonlarına doğru ön ve arka camları piyasada bulunabilenlere intibak ettirme zorunluluğu nedeniyle modele göre biraz değiştirilmiş, iki gövde çakılmış ve biri A, öteki B tipinden iki ayrı motor hazırlanmış bulunuyordu. Şanzımanlar, Ankara Fabrikasınca tümü yerli olarak yapılmıştı.

 

Montaja geçildiğinde karşılaşılan en büyük sorun, gövde – motor uyumunu sağlamak, debriyaj, gaz ve fren kumanda mekanizmalarını yerleştirmek ve direksiyonun en uygun konumunu bulmaktı. Ayarlı direksiyon önerisi kabul edilmedi. İki yıl sonra Cadillac bunu bir yenilik olarak getiriyordu.Nihayet Ekim ortalarında Devrim otomobillerinden ilki tecrübeye hazır duruma gelebildi. Elektrik donanımı ile diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçaları yerli idi.

 

Bir yandan bu ilk otomobilin yol tecrübeleri sürdürülürken bir yandan da Cumhurbaşkanı' na sunulmak üzere B- motoru ile donatılan ikinci otomobilin yetiştirilmesine çalışılıyordu. Siyah renkteki bu 2 numaralı Devrim' in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabildi. Pasta ve cilası Ankara' ya sevk edilirken gece trende yapıldı. Buharlı lokomotiflerle çekilen trende bacadan sıçraması muhtemel kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltıldı.

 

Tren sabaha karşı Ankara' ya ulaştı. İki Devrim Otomobili o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryol Fabrikası' na indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu. Asıl ikmal sabahleyin Sıhhiye' deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılacak, sonra da Meclis' e gidilecekti.

29 Ekim sabahı, Devrimler motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskortun arasında yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, Mobil' e uğramadan yola devam ettiler. Meclis' in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, acele getirilen benzin 1. Arabaya kondu. 2 numaraya konacağı sırada Cemal Paşa Meclis' in önüne gelmiş ve Anıtkabir'e gitmek üzere 2 numaralı Devrim Otomobiline binmişti. Yola çıkıldı. Fakat 100 m. Kadar sonra motor öksürerek durdu. Cemal Paşa' nın “ Ne oluyor ? “ sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat SERDAROĞLU “ Paşam, benzin bitti. “ cevabını verdi. Paşa' dan özür dilenilerek 1 numaralı Devrim' e geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir' e bu otomobil ile gitti. İnerken ünlü “ Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama, doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz ” sözlerini söyledi.

Ertesi gün bütün gazetelerin söz birliği etmişcesine “ 100 metre gidip bozuldu “ başlığını attıkları 2 numaralı Devrim, aynı gün Hipodrom' daki geçit törenine katılıyor, ne bundan, ne de Cemal Paşa' nın Anıtkabir' e bir başka Devrim otomobili ile gittiğinden söz ediliyor; yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruluyordu. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan “ At neslinin ıslahı “ için 25 Milyon TL. ödenek ve sonucundan kimse söz etmiyordu.

 

FİLMİ ÇEKİLDİ 

“Devrim Arabaları” azmin ve birbirine inanan insanların neleri başarabileceğini gösteren, bu topraklarda yaşanmış bir başarı öyküsüdür… Hikaye, bu aracı üretme görevini üstlenmiş 23 mühendisin kariyerlerini ve aile hayatlarını riske atarak girdikleri bu üretim macerasında zamanla, yoklukla, politikayla, karşılarına çıkan sayısız engelle mücadelelerini anlatır. Aslında anlatılan bir inanç ve azim öyküsüdür. Filmde bir mühendislik başarısının, siyasi olaylarla baştan sona nasıl yokedilmeye çalışıldığı gözler önüne seriliyor. Türkiye'nin dışarıya bağımlılığını azaltacak bir proje olarak görünen bu olaya karşı ABD'den gelen yardım komiserlerinden, projeyi halkın gözünde küçük düşürmeye çalışan 'medya'ya kadar birçok olgu başarıyla incelenmiş.

 

“Devrim Arabaları” Türk mühendisinin ve işçisinin, 20 sene öncesine kadar toplu iğne dahi üretemeyen bir ülkede kalkıştıkları bu meydan okumayı, bugün her şeye kolayca sahip olan nesillere, idealist zihniyeti ve zaferi de aktararak yaşattıkları bir birlik ve başarı öyküsüdür.

Yorumlar