"Paris saldırısının Türkiye ve Fransa'ya mesajları var"

Fransa saldırısını El Kaide örgütü üstlendi ancak bu olayın salt bir terör olayından ibaret olmadığı, Hollande yönetiminin son dönemde attığı bazı adımlar ve yaşanan gelişmelerle güçleniyor.

Fransa’da yaşanan saldırı sonrası Hollande yönetiminin zor günler yaşayacağı ortada. Buna ek olarak zaten yükselişte olan aşırı sağcı parti lideri Le Pen’in, söylemlerini sertleştirmesi de ülkede hem gerilimi artırıyor hem de Hollande’a karşı elini güçlendiriyor.

Charlie Hebdo’ya yönelik saldırıyı El Kaide terör örgütü üstlense de, saldırının sadece bir terör saldırısı olmadığı ve farklı hesapların sonucunda gerçekleşen bir olay olduğu ağırlıklı olmasa da tartışılıyor.

Hollande’ın bu saldırıdan önce attığı ekonomik ve siyasi adımlar da saldırı sonrası ‘neden?’ sorusuna verilebilecek yanıtlar açısından bir yol gösteriyor.

Fransa saldırısının nedeni olarak görülen olayları ve bunların birbiri ile bağlantısını, Yeni Yüzyıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, AjansHaber’e değerlendirdi.

“EYLEMİN MESAJLARI İLE HOLLANDE’IN STRATEJİK ADIMLARI BAĞLANTILI”

‘Hollande yönetiminin son  dönemde attığı birtakım stratejik adımların, bu eylemin vermek istediği birtakım mesajları açısından bağını kurabiliriz’ diyen Hacısalihoğlu,  “Örneğin, AB’nin başta Almanya ve diğer ülkeler olmak üzere, Amerika’nın da saf tutarak Rusya ile giriştikleri Ukrayna-Kırım krizi üzerinden restleşmesi nedeniyle daha gevşek bir tutum sergilediğini biliyoruz. En önemli petrol şirketi Total üzerinden.  Total CEO’sunun basit bir uçak kazasında ölmediğini söylüyorlar, Fransız savcıları bunu araştırıyor. Sonuçta Total’in CEO’sunun Rusya’da bulunması bile ambargonun çok katı bir tutum sergilemediğinin kanıtı, Fransa cephesinde” dedi.

ABD’NİN ARKA BAHÇESİ GÜNEY AMERİKA’DA FRANSA’NIN EKONOMİK ATILIMLARI

Brezilya’nın da son dönemdeki gelişmeler içinde son derece önemli bir yeri olduğuna değinen Hacısalihoğlu,  “Mevcut petrol kaynaklarının iki katı kadar bir kaynağa sahip olduğu anlaşılan yeni bir petrol sahası keşfettiler. 1.3 trilyon dolar değerinde. 12 milyar varile varan bir rezerv rapor ediliyor Brezilya’da. Bu ihaleye İngiltere şirketleri, Amerikan şirketleri giremedi. Total girdi ve Brezilyalı şirketle birlikte konsorsiyum ile ihaleyi aldılar. Birlikte üretim yapacaklar. Bu son derece önemli.  Güney Amerika, Monroe Doktrini’nden beri sonuçta ABD’nin arka bahçesidir. Bu başka unsur.  Arjantin’in içine düştüğü sıkıntı, İngiltere için önemli bir coğrafyadır. Bu noktada da Fransa’nın Arjantin’le ilişkilerini geliştirdiğini görüyoruz” diye konuştu.

FRANSA – TÜRKİYE ARASINDAKİ KRİTİK GELİŞMELER

Türkiye’nin durumunun da çok önemli olduğunu dile getiren Hacısalihoğlu,  “Özellikle Putin ziyaretinden sonra Rusya ile geliştirilen Ukrayna’yı da By-Pass ederek Avrupa’ya uzanan, sadece üzerinden geçilen değil, bir merkez bir santral işlemi gören, vanası kendi elinde olan bir Türkiye enerji denkleminde sahaya girdiğini görüyoruz. Bu noktada Türkiye’nin Fransa ile olan ilişkileri dikkat çekmek istediğim bir husus. 7 Ocak’ta açıklanacağı duyurulan füze savunma sistemi ile ilgili ihalenin sonraya bırakılıp, ramak kalmıştı Çin’le yapılacaktı bu. Türkiye’nin oradaki şartı şuydu, bunu aldığımda anlaşma yaptığım ülkeden teknoloji transferini de istiyorum. Sadece pazar olmak istemiyorum, daha sonrası için üretimimi de kendim yapmak istiyorum. Bunun için de 4 milyar dolar bir ihale bu. Uzun menzilli, alçak ve orta irtifada füze savunma sistemi bu. Buna da ikinci büyük teklifi Fransa verdi. Önemli olan Fransa’nın teknoloji transferine Fransa’nın ‘evet’ deme noktasına gelmesiydi. AB ülkelerinden, NATO ülkelerinden Türkiye’nin bu tür transfer alımlarında teknoloji ile ilgili herhangi bir şey mümkün olmazdı. Bu da son derece önemli” şeklinde konuştu.

“HOLLANDE’IN SURİYE MESELESİNDEKİ TAVRI ÇOK ÖNEMLİ”

Yaşananlar gelişmelerin Hollande döneminde olduğunu vurgulayan Hacısalihoğlu,  “Bir başka önemli husus Suriye meselesindeki tavır. Hollande, 2013 senesinde hata yaptık, Esad’a müdahale etmeli, ipini çekmeliydik dedi. Burada da Türkiye’nin tezlerine yakın durduğunu görüyoruz, son dönem itibariyle. Bunlar tabii, Almanya’nın da İngiltere’nin de gözünden kaçmıyor. Soğuk savaş döneminde biz iki blok arasında kamplaşmış bir yapıyı tarif ediyorduk. Hala böyle bir yanlış yapılıyor. Bunun her birinin ayrı hedefleri var. Yeni dönemde bloklu bir davranış biçiminden öte daha esnek kabiliyet gösteren yeni ittifaklar var. İttifaklara giriliyor, çıkılıyor. Bazen birkaç tanesine giriliyor. Bazen de birbirine rakip gibi görülen unsurlar aynı ittifakın içinde yer alarak birbirini kontrol ediyor, ittifak üzerinden” dedi.



YENİ STRATEJİK DAVRANIŞ BİÇİMLERİ

Yeni stratejik davranış biçimlerini görmemiz gerektiğini söyleyen Prof. Hacısalihoğlu,  “Almanya’nın duruşu önemli. Yine bir süredir tanık olmadığımız tepkilerin geldiğini görüyoruz Almanya’dan. Şehir projeleri diyebileceğimiz projelerine, hava yolu projelerine, köprü projelerine tavır aldılar. Bunlara en üst perdeden tepki koyduklarını görüyoruz. Salon toplantısına Başbakanlığı döneminde Erdoğan gittiğinde yüksek tirajlı gazetelerin, ‘hoş gelmediniz, burada istenmiyorsunuz’ başlıkları ile çıktıklarını hatırlayalım. Bunlar hiç demokratik açılımlar değil. Almanya’nın da pek rastlamadığımız davranış biçimi. Birbirine yakınlaşmaya başlayan, ya da daha üstteki bir aktörün, aşağıdan onun konumuna yükselen bir aktörü hissetmesi, eşitlenmeye yaklaşan süreç güvensizlik üretir. Eşit olma durumu güvensizliğin temel nedenine dönüşür ve yeni bir güvenlik stratejisi geliştirme ihtiyacı duyar. Almanya bu faza geçti. Türkiye’yi gözetim altından tutuyor. Merkel, dinlemeler ortaya çıkınca bunu kabul etti ve ‘Türkiye, ABD, İngiltere, Fransa gibi dost ülke değildir’ dedi” diye konuştu.

“TÜRKİYE, ALMANYA’YI RAHATSIZ EDER BİR NOKTAYA GELDİ”

Almanya’nın Türkiye’ye yönelik tavrı üzerinde duran Hacısalihoğlu, “Putin’in Türkiye’ye gelip güney akım projesini açıklaması, Ukrayna’yı By-Pass edip Bulgaristan üzerinden karaya çıkacak olan projenin Türkiye’ye kaydırılmasına da tepki gösterdiler. NATO üzerinden bir sopa göstermeye kalktı Almanya. Bunu yapması da özellikle mandardı. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından rahatsızlık duydu. Çünkü Almanya ile Rusya ilişkisi de son derece önemli. Ortak alanlarda, birbirine yakın pazarlarda, yeni ilişki dinamikleri içerisinde bir Türkiye, Almanya’yı rahatsız eder bir noktaya geldi” dedi.

“SALDIRININ TÜRKİYE’YE VE FRANSA’YA MESAJLARI VAR”

Saldırının mesajlar içerdiğini ifade eden Hacısalihoğlu,  “Bütün bu açıklamaları alıp Fransa’daki eylem ile bağını kurduğumuzda sonuçta şunu söyleyelim. Adına İslami terör deniyor, IŞİD ile Türkiye’nin ne ilişkisi olur bunun. Hiç öyle bakmayın. Sizin körfez ülkeleriniz ya da diğer Müslüman ülkeler, hangisi alıp bağ kuracaklar. Türkiye’ye düşüyor iş. NATO üyesi olan, bir ayağı Avrupa’da olan aynı zamanda Müslüman olan.  Nitekim biz Fransa’daki bu katliamın en çok tartışıldığı ülkelerin başında geldik. Dolayısıyla Türkiye’ye bu işin mesajları da var, Fransa’ya da var. Bu noktada görmek gerekir bunları”  şeklinde konuştu.

“SÖMÜRGE TOPRAKLARINDAN AVRUPA’YA KİTLESEL GÖÇ EĞİLİMİ VAR”

Avrupa nüfusunun yaşlandığını hatırlatan Hacısalihoğlu,  “Nüfus dinamiği tersine dönmüş bir siyasi bölgeden söz ediyoruz. AB ölçeğinde bile baksanız nüfuz açısından genç bireylere ihtiyacı var. Bunların büyük bir bölümü de sömürge ülkeler. Nüfus hareketliliği tersine dönmüş durumda. Sömürge topraklarından bu bölgelere kitlesel göç eğilimi var. Dilinizi onlara kabul ettirdiniz, bir kültür bırakmaya çalıştınız, sömürge mantığı ile yaptınız. Şimdi ise o insanlar size doğru yönelmek istiyorlar. Siz de bunu tehdit olarak görüyorsunuz” diye konuştu.

AVRUPALI HALKLARIN GÖÇMEN İSYANI NEDEN?

‘Kitlesel nüfus hareketliliği bir tehdit, güvenlik unsurudur’ diyen Hacısalihoğlu,  “Bu içeride ekonomik dinamizmini kaybetmiş Avrupa açısından daha önce hiç rastlanmadığı kadar çift haneli işsizlik rakamları manasına geliyor. İçeride de ister istemez kendi nüfusunuz, toplumsal tabanınız tepki gösteriyor buna. Genç nüfusa ihtiyacım var ama böyle kitlesel değil, nitelikli genç nüfusa ihtiyacım var diyor. Onu da ben seçeyim ve sayısal olarak ben belirleyeyim diyor. Bu bariyerleri aşıyor. İçeride çok açık şekilde yabancı düşmanlığını bir adım ötede İslam düşmanlığını ve yeni ırkçılık diyeceğimiz çizgiyi besliyor. Bu eskinin biyolojik farklılığa dayalı ırkçılıktan farklı bir ırkçılık biçimi” dedi.

“27 ÜYELİ AB’NİN 15 ÜYESİNİN TAMAMINDA IRKÇI PARTİLER PARLAMENTODA TEMSİL EDİLİYOR”

Avrupa’da yaşanan ırkçılığın kültürel farklılığa dayanan bir ırkçılık biçimi olduğunu dile getiren Hacısalihoğlu, “Atılan adımların kimin eliyle yapıldığı ile de alakalı bir ırkçılık biçimi. Bu aslında toplumlara verilmeye çalışılıyor ama halklardan öte devletlerin buna sessiz kalması da bir destektir ve bu devlet ırkçılığına da dönüşüyor.  27 üyeli AB’nin 15 üyesinin tamamında ırkçı söylemleri öne çıkan aşırı sağcı partiler parlamentolarında temsil ediliyor. Bütün bunlar hiç kuşkusuz yabancı düşmanlığını, İslam düşmanlığını tetikliyor” değerlendirmesinde bulundu.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir. 


Yorumlar