MİT tırlarının durdurulması 3 ay önce planlandı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, 1 ve 19 Ocak 2014'te Hatay ve Adana'da MİT tırlarının durdurulması eyleminin yaklaşık 3 ay önce Nevşehir'deki bir otelde düzenlenen örgütsel bir toplantıda planlandığı belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, 1 Ocak ve 19 Ocak 2014'te Hatay ve Adana'da MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin olayı organize ettikleri belirtilen Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "sivil imamı" 11 kişi ile bir tuğgeneralin de aralarında bulunduğu 11'i firari toplam 55 şüpheli hakkında hazırlanan ve mahkemece kabul edilen 1103 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıktı.

İddianamede halen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce süren "Selam Tevhid'de kumpas" davasına ilişkin detaylara yer verilerek, bu davadaki bazı sanıkların, soruşturma kılıfı altında uydurma gerekçe, sahte delil ve ihbarlarla kurum olarak MİT yönetici ve mensupları ile İHH İnsani Yardım Vakfı yönetici ve çalışanlarının telefonlarını dinleyerek, terörle irtibatlandırmaya çalıştıklarının tespit edildiği aktarıldı.

Dava kapsamındaki sanıkların, soruşturma bahanesiyle başta o dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı başdanışmanları olmak üzere üst düzey devlet yetkililerinin resmi ve özel telefonlarını dinlediğine vurgu yapılan iddianamede, sanıklar tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikteki görüşmelerin kayıt altına alındığı, bu görüşmelerin bir kısmının hiçbir suç unsuru içermemesine rağmen iletişim tespit tutanağı haline getirildiği kaydedildi. İddianamede, böylece devlet yetkililerinin sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü (Selam Tevhid) ile irtibatlandırılmaya çalışıldığı belirtildi.

İddianamede, Adana, Hatay ve Ankara il jandarma komutanlıklarına bağlı görev yapan sanıklar tarafından gerçekleştirilen, MİT'e ait tırların durdurularak aranması eylemlerinin, sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması kapsamında olduğuna vurgu yapılarak, "Zira her iki olayda da MİT mensupları ve İHH yetkililerinin telefonları dinlenilmekte, bu şekilde yardım faaliyetinden haberdar olunmaktadır. Sanıkların amacı sahte delil ve ihbarlarla MİT ve İHH üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni teröre yardım eden ülke konumuna sokmaktır." ifadelerine yer verildi.

"TÜRKİYE'NİN ZOR DURUMDA BIRAKILMASI AMAÇLANMIŞ"

Şüpheli ve söz konusu dava sanıklarının, planlı ve sistemli bir şekilde yürütülen organizasyonun parçası olarak, MİT tarafından gerçekleştirilen devlet sırrı niteliğindeki yardım faaliyetini, sahte ihbarlar öncesinde bildikleri halde bu faaliyetlere tahsisli tırlarda usul ve yasaya aykırı arama yapmaya çalıştıkları vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Arama çalışmasından saatler önce çeşitli basın yayın kuruluşlarının muhabirlerini olay yerine çağırarak devlet sırrının ifşasını Türk ve dünya basınına servis etmeyi planladıkları, böylelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetini, gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmayı ve itibarsızlaştırmayı, El Kaide gibi terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek, uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmayı amaçladıkları tespit edilmiştir."

İddianamede, bu kapsamda hareket eden "Selam Tevhid'de Kumpas" davası sanıklarından Halil Alp'in, HTS kayıtlarına göre ihbardan bir dakika önce saat 15.28'de görüştüğü tespit edilen Hatay İl Jandarma İstihbarat Müdürlüğü'nde görevli şüpheli Gökhan Bakışkan ile irtibatlı olarak, Hatay Köprübaşı'ndaki bir telefon kulübesinden 15.29'de kendisini Tahir Kara olarak tanıtıp Jandarma 156 İhbar hattını aradığı belirtildi.

Alp'in, sahte isimle yaptığı ihbarda, "Reyhanlı ilçesinden Kilis'e giden araçların terör örgütlerine silah götüreceği" yönünde beyanda bulunduğu anlatılan iddianamede, sanık Halil Alp'in ihbar anı öncesi ve sonrasındaki iki günlük süreçte şüpheli Gökhan Bakışkan ile yoğun görüştüğü vurgulandı.

"DOĞUM YAPAN EŞİNİ BIRAKIP ADANA'YA GİTTİ"

İddianamede, ihbarın yapıldığı andan tırların önünün kesilmesine kadar geçen sürece ilişkin kronolojik eylemlere de yer verilerek, şunlar anlatıldı:

"Sanık Halil Alp'in yaptığı sahte ihbar üzerine, aralarında daha önceden anlaşan Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü şüpheli Mehmet Fırat ile şüpheliler Gökhan Bakışkan ve Hayati Özcan'ın harekete geçtikleri, Mehmet Fırat'ın Hayati Özcan ile olay yerine gittiği, Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli şüpheli Orhan Şahin'in, 15 gün önce doğum yapan eşini Adana'da bırakıp arkadaşını görmek bahanesiyle MİT'e ait tırın durdurulduğu 1 Ocak 2014'te Hatay'a gelerek Gökhan Bakışkan ile olay yerine gittiği ve eylemin organize edilmesinde ve fiilen uygulanmasında etkin rol aldığı anlaşılmıştır."

"EYLEMİN ORGANİZASYONU, 3 AY ÖNCE NEVŞEHİR'DE PLANLANDI"

Eylemin basit bir ihbar doğrultusunda yapılan arama işlemi olmayıp örgütsel bir plan ve çalışma kapsamında kararlaştırılarak uygulanan bir eylem olduğuna vurgu yapılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"MİT'e ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırın ve ona eskortluk eden aracın 1 Ocak 2014'te Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde durdurularak aranmaya çalışılması eylemini koordine eden ve halen haklarında açılan kamu davası kapsamında yargılamaları devam eden şüpheliler Hatay İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Üsteğmen Gökhan Bakışkan ve Adana İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli Üsteğmen Orhan Şahin'in, bu eylemin organizesi amacıyla 20 Eylül 2013-22 Eylül 2013 tarihleri aralığında Nevşehir Kozaklı ilçesinde bir otelde örgütsel toplantı yaptıkları, bu toplantıya şüpheliler Hamza Ali Ece, Mehmet Cevher Koyuncu, Mustafa İlhan, Fatih Kaya, Hasan Bektaş ve Süleyman Gürbüz'ün katıldıkları tespit edilmiştir."

Yardım faaliyetinde görev alan ve Adana'da durdurulan 7 MİT mensubunun telefonu hakkında "uyuşturucu madde ticareti" suçundan Ankara mahkemelerinde iletişimin dinlenilmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi yönünde kararlar alındığına dikkati çekilen iddianamede, MİT mensuplarının görevlerini ifa ettikleri esnada iletişimlerini dinledikleri, kayda aldıkları, sinyal bilgilerini değerlendirdikleri, bu şekilde yardım faaliyeti ile ilgili süreçten anbean haberdar oldukları, faaliyetin tüm ayrıntısını öğrendikleri kaydedildi.

"BEN BURANIN KRALIYIM, HEPİNİZ BENİM KÖLEMSİNİZ"

"X-4" mahlaslı MİT mensubunun savcılıkta verdiği ifadelerine yer verilen iddianamede, X-4 araçların durdurulmasının ardından Kırıkhan İlçe Jandarma Komutanlığı'ndan bir astsubayın geldiğini ve polis sayısının da arttığını, aralarında bölge münakaşası yaşandığını aktardı.

Olay yerine gelen eski Kırıkhan Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu'nun jandarmaya kimlik ibraz etmelerini istediğini anlatan X-4, Kavalcıoğlu'nun olay yerinde "Ben buranın kralıyım, hepiniz benim kölemsiniz" dediğini söyledi.

Tanık beyanlarına da yer verilen iddianamede, Adana'da sahte ihbar yapılmadan önce Adana İl Jandarma Komutanı Özkan Çokay'ın, Gültekin Menge'nin yaptığı sahte ihbardan yarım saat önce İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli şüphelilerin planladıkları eylemin hazırlıklarına başladıkları vurgulanarak, "Sahte ihbarın yapılmasından önce ve sonra, yapılan ihbarı emniyet birimlerinden ve diğer devlet kurumlarından gizledikleri, Adana İl Jandarma Komutanı Özkan Çokay tarafından 156 Harekat Merkezi Vardiya Amiri Özcan Aygün'e ihbarla ilgili herhangi bir yere paylaşımda bulunmaması yönünde sözlü talimat verildiği tespit edilmiştir." denildi.

Yorumlar