Eyyüp Sallabaş: Cumhurbaşkanı, kabul ediliş sürecini hızlandırıyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yine tartışılacak bir çıkış geldi. Erdoğan, Türkçe’deki dil devriminden sonrası için ‘bugünkü Türkçe ile felsefe yapılamaz’ dedi.
Geçtiğimiz eğitim şurasında alınan Osmanlıca dersi kararının ardından konu ile ilgili hararetli tartışmalar yaşanmıştı. Şimdi de buna benzer tartışmalar yaratacak bir çıkış Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Cumhurbaşkanı konuyla ilgili şunları söyledi: "Dilimizden inancımıza kadar ne kadar kendimiz olursak o kadar üreten oluruz, öncü oluruz, lider oluruz. Bizim son derece bilim yapmaya müsait bir dilimiz varken bir gece yattık kalktık o dilimiz yok. Şimdi yabancı dillerle bilim öğreten bir ülke durumundayız. Binlerce kelime ve kavram unutuldu, sözlüklerden çıkarıldı. Dil yapısı törpülendi. Türkçe'nin mevcut kelime haznesiyle felsefe yapamazsınız Osmanlıca, İngilizce, Fransızca Almanca kelimelere başvuracaksınız. Bunları aşmak zorundayız, bu sorunlar devlet eliyle değil bilim insanları eliyle aşılacaktır. Onların yetiştireceği talebeler bilim ahlakına sahip bir toplum inşa edecek."
Peki, Cumhurbaşkanının söylediği gibi Türkçe, bilim açısından uygun altyapıya sahip bir dil değil mi? Değilse neler yapılabilir?
Yıldız Teknik Üniversitesi Türkçe Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyyüp Sallabaş, konu hakkında AjansHaber’e değerlendirmelerde bulundu.
“TARTIŞMA ASLINDA ÇOK ESKİ BİR TARTIŞMA”
Tartışmanın aslında çok eski bir tartışma olduğunu ifade eden Sallabaş, “Bu alanla ilgilenenler olarak biz, bu tartışmaya uzun zamandır şahit oluyoruz. Burada temel soru şu: Türkçe bilim dili midir? Türkçe ile bilim, felsefe yapılır mı? Türkçe ile bilimsel eserler ortaya konabilir mi? Bu soru ortaya konularak soruldu. Bugünkü Türkçeyi değerlendirdiğimizde bu soruların karşılığı olarak, bazı alanlarda yetersizlik ortaya çıktığı zamanlarda, ‘öyleyse Türkçenin yerini başka bir dil neden almasın’ cevabı kendiliğinden verilmeye başlandı. Böylece de bugün dil ile ilgilenenlerin veya Türk kültürüne ve Türk medeniyetine mahsus çalışmalar yapanların ve medeniyetimizin savunucularının da eleştirdiği, yabancı dilde eğitim meselesi ortaya çıktı. Bugün İngilizce ile ya da farklı yabancı dillerle eğitimin yapanların temel gerekçesi, Türkçe bilim dili olmaya müsait değil, öyleyse burada dünyada giderek yaygınlaşan bir bilim dili olan İngilizceyi kullanabilirim gerekçesi kendiliğinden ortaya çıktı” dedi.
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DOĞRU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını değerlendiren Sallabaş, “Cumhurbaşkanı’nın söylediği önemli ölçüde doğru. Türkçe bugün, fikirleri ortaya koymada, kavramları ortaya koymada, bilim ortaya koymada giderek yetersizleşen bir hale bürünüyor. Fakat bu Türkçenin kendi öz yapısından kaynaklanmıyor. Türkçenin işleniş biçimi ile alakalı. Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği dil devrimi ile yapılan işler önemli ölçüde buna sebep oldu fakat onun evvelinde, Osmanlı zamanında Türkçe bilim dili miydi, verilen eserlerde o zaman bilim dili olarak Türkçe kabul ediliyor muydu? Bu soruyu da sormak lazım. Osmanlı zamanında yaygın olarak Arapça bilim dili olarak görülüyordu fakat Osmanlı Türkçesi kelime hazinesi zenginliği münasebetiyle bugüne göre daha çok bilim diliydi. Çünkü, bütün nüansları açıklamada, fikirleri tam ortaya koymada kafiydi. Çünkü aradığımız her kelimeyi bütün ayrıntılar için farklı farklı kullanabiliyorduk” diye konuştu.
“ATATÜRK ASLINDA GÜNEŞ DİL TEORİSİNE İNANDIĞINDAN DEĞİL…”
‘Bugün Türkçede bizim en çok sıkıntısını çektiğimiz iş, dil devriminden sonra yaşananlar’ diyen Sallabaş, “Bu anlamda Cumhurbaşkanı’nın söylediklerine hak vermek lazım. Kamuoyunun belki bilmediği husus buydu: Dil devrimi neydi? Dil devriminde ne oldu da Türkçe bu hale geldi? Evvelde neydi sonra ne oldu? Bu meseleyi izah etmekte fayda var. 1932’de Atatürk’ün çalışmaları ile alfabe değişikliğinden sonra çeşitli kurumlar ihdas edildi. Türk Dil Cemiyeti, Türk Tarih Kurumu ve Türk Coğrafya Kurumu kuruldu. Türk Dil Kurumu da Türkçe ile ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Atatürk burada Osmanlı cihan devleti zamanında Arapça ve Farsça kelimelerin çok fazla olduğuna ve bunlardan arınılması gerektiğine inandı. Bu yüzden Osmanlı Türkçesindeki Arapça ve Farsça kelimeleri atarak yerine Türkçelerinin bulunması çalışmalarına hız verildi. Dil devrimi dediğimiz şey temelde bu. Fakat sonra Atatürk diyordu ki; Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri attığımızda ortada dil kalmıyor. Kendi kendimizi izah edemiyoruz. Arayıp bulduğumuz kelimeler de buna yeterli gelmiyordu. Öyle olunca Güneş Dil Teorisi diye bir teori vardır. Bunu herkes bilir. Atatürk aslında bu teoriye tam olarak inandığından değil, yapılan dil devriminden vazgeçmek için çıkış noktası olarak buna tutundu” şeklinde konuştu.
“ÖZ TÜRKÇE İLE KENDİNİZİ İZAH ETMEYE ÇALIŞIRSANIZ KABİLE DİLİ İLE KONUŞURSUNUZ”
Öz Türkçe tartışmaları hakkında konuşan Sallabaş, “Sadece öz Türkçe kelimelerle kendinizi izah etmeye çalışırsanız bir kabile dili ile konuşursunuz ve kendinizi anlatamazsınız. Çünkü diller ihtiyaçlar nispetinde büyürler ve sizin komşu olduğunuz medeniyetlerle dil alışverişi yapmanız kaçınılmazdır. Biz sadece Araplardan ve Farslardan kelime almadık, onlar da bizden kelimeler aldılar. Biz sadece yakın komşularımızdan kelimeler almadık onlar da bizden kelime aldı. Bugün Balkanlarda yaşayan belki de bizim kullanmadığımız yüzlerce, binlerce Türkçe kelime var. Çünkü biz orada yüzyıllarca bulunmuşuz, Türkçeyi orada kullanmışız onlar da bizden kullanmış. Dildeki temel kaide bizim açımızdan budur. Bu kelime yüzyıldır bizimse artık o Türkçedir. Kitap kelimesi kökeni Arapça olsa bile bizim için Türkçedir” dedi.
“CUMHURBAŞKANI KABUL EDİLİŞ SÜRECİNİ HIZLANDIRIYOR”
Kamuoyunda yaşanan tartışmalar ve devlet yetkililerinin açıklamalarını değerlendiren Sallabaş, “Osmanlı Türkçesi kararı orada çıktıktan sonra tabii Cumhurbaşkanımız da bunu gerekçelendiriyor. Kamuoyuna bunu tanıtıyor, kabul ediliş sürecini hızlandırıyor. Bu da nitekim doğrudur. Devleti idare edenler tarafından yakın zamanda okutulması gereken bir dersin gerekçesini sunmak doğru. Cumhurbaşkanı’nı söylediği, ‘Türkçe ile felsefe yapılamıyor’ yaklaşımı o bakımdan doğru. Osmanlı Türkçesi öğretmenin en büyük faydası çocukların kelime hazinesini zenginleştirecek olmasıdır. Dil ve düşünce arasında çok büyük bir bağ var. Dilde bir sıkıntı olursa bu sefer yerine başka bir dil arama gayreti çıkar. Bunun yerine yapmamız gereken mevcut imkanları çok geniş olan Türkçeyi zenginleştirmek” diye konuştu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Cumhurbaşkanı konuyla ilgili şunları söyledi: "Dilimizden inancımıza kadar ne kadar kendimiz olursak o kadar üreten oluruz, öncü oluruz, lider oluruz. Bizim son derece bilim yapmaya müsait bir dilimiz varken bir gece yattık kalktık o dilimiz yok. Şimdi yabancı dillerle bilim öğreten bir ülke durumundayız. Binlerce kelime ve kavram unutuldu, sözlüklerden çıkarıldı. Dil yapısı törpülendi. Türkçe'nin mevcut kelime haznesiyle felsefe yapamazsınız Osmanlıca, İngilizce, Fransızca Almanca kelimelere başvuracaksınız. Bunları aşmak zorundayız, bu sorunlar devlet eliyle değil bilim insanları eliyle aşılacaktır. Onların yetiştireceği talebeler bilim ahlakına sahip bir toplum inşa edecek."
Peki, Cumhurbaşkanının söylediği gibi Türkçe, bilim açısından uygun altyapıya sahip bir dil değil mi? Değilse neler yapılabilir?
Yıldız Teknik Üniversitesi Türkçe Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyyüp Sallabaş, konu hakkında AjansHaber’e değerlendirmelerde bulundu.
“TARTIŞMA ASLINDA ÇOK ESKİ BİR TARTIŞMA”
Tartışmanın aslında çok eski bir tartışma olduğunu ifade eden Sallabaş, “Bu alanla ilgilenenler olarak biz, bu tartışmaya uzun zamandır şahit oluyoruz. Burada temel soru şu: Türkçe bilim dili midir? Türkçe ile bilim, felsefe yapılır mı? Türkçe ile bilimsel eserler ortaya konabilir mi? Bu soru ortaya konularak soruldu. Bugünkü Türkçeyi değerlendirdiğimizde bu soruların karşılığı olarak, bazı alanlarda yetersizlik ortaya çıktığı zamanlarda, ‘öyleyse Türkçenin yerini başka bir dil neden almasın’ cevabı kendiliğinden verilmeye başlandı. Böylece de bugün dil ile ilgilenenlerin veya Türk kültürüne ve Türk medeniyetine mahsus çalışmalar yapanların ve medeniyetimizin savunucularının da eleştirdiği, yabancı dilde eğitim meselesi ortaya çıktı. Bugün İngilizce ile ya da farklı yabancı dillerle eğitimin yapanların temel gerekçesi, Türkçe bilim dili olmaya müsait değil, öyleyse burada dünyada giderek yaygınlaşan bir bilim dili olan İngilizceyi kullanabilirim gerekçesi kendiliğinden ortaya çıktı” dedi.
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DOĞRU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını değerlendiren Sallabaş, “Cumhurbaşkanı’nın söylediği önemli ölçüde doğru. Türkçe bugün, fikirleri ortaya koymada, kavramları ortaya koymada, bilim ortaya koymada giderek yetersizleşen bir hale bürünüyor. Fakat bu Türkçenin kendi öz yapısından kaynaklanmıyor. Türkçenin işleniş biçimi ile alakalı. Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği dil devrimi ile yapılan işler önemli ölçüde buna sebep oldu fakat onun evvelinde, Osmanlı zamanında Türkçe bilim dili miydi, verilen eserlerde o zaman bilim dili olarak Türkçe kabul ediliyor muydu? Bu soruyu da sormak lazım. Osmanlı zamanında yaygın olarak Arapça bilim dili olarak görülüyordu fakat Osmanlı Türkçesi kelime hazinesi zenginliği münasebetiyle bugüne göre daha çok bilim diliydi. Çünkü, bütün nüansları açıklamada, fikirleri tam ortaya koymada kafiydi. Çünkü aradığımız her kelimeyi bütün ayrıntılar için farklı farklı kullanabiliyorduk” diye konuştu.
“ATATÜRK ASLINDA GÜNEŞ DİL TEORİSİNE İNANDIĞINDAN DEĞİL…”
‘Bugün Türkçede bizim en çok sıkıntısını çektiğimiz iş, dil devriminden sonra yaşananlar’ diyen Sallabaş, “Bu anlamda Cumhurbaşkanı’nın söylediklerine hak vermek lazım. Kamuoyunun belki bilmediği husus buydu: Dil devrimi neydi? Dil devriminde ne oldu da Türkçe bu hale geldi? Evvelde neydi sonra ne oldu? Bu meseleyi izah etmekte fayda var. 1932’de Atatürk’ün çalışmaları ile alfabe değişikliğinden sonra çeşitli kurumlar ihdas edildi. Türk Dil Cemiyeti, Türk Tarih Kurumu ve Türk Coğrafya Kurumu kuruldu. Türk Dil Kurumu da Türkçe ile ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Atatürk burada Osmanlı cihan devleti zamanında Arapça ve Farsça kelimelerin çok fazla olduğuna ve bunlardan arınılması gerektiğine inandı. Bu yüzden Osmanlı Türkçesindeki Arapça ve Farsça kelimeleri atarak yerine Türkçelerinin bulunması çalışmalarına hız verildi. Dil devrimi dediğimiz şey temelde bu. Fakat sonra Atatürk diyordu ki; Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri attığımızda ortada dil kalmıyor. Kendi kendimizi izah edemiyoruz. Arayıp bulduğumuz kelimeler de buna yeterli gelmiyordu. Öyle olunca Güneş Dil Teorisi diye bir teori vardır. Bunu herkes bilir. Atatürk aslında bu teoriye tam olarak inandığından değil, yapılan dil devriminden vazgeçmek için çıkış noktası olarak buna tutundu” şeklinde konuştu.
“ÖZ TÜRKÇE İLE KENDİNİZİ İZAH ETMEYE ÇALIŞIRSANIZ KABİLE DİLİ İLE KONUŞURSUNUZ”
Öz Türkçe tartışmaları hakkında konuşan Sallabaş, “Sadece öz Türkçe kelimelerle kendinizi izah etmeye çalışırsanız bir kabile dili ile konuşursunuz ve kendinizi anlatamazsınız. Çünkü diller ihtiyaçlar nispetinde büyürler ve sizin komşu olduğunuz medeniyetlerle dil alışverişi yapmanız kaçınılmazdır. Biz sadece Araplardan ve Farslardan kelime almadık, onlar da bizden kelimeler aldılar. Biz sadece yakın komşularımızdan kelimeler almadık onlar da bizden kelime aldı. Bugün Balkanlarda yaşayan belki de bizim kullanmadığımız yüzlerce, binlerce Türkçe kelime var. Çünkü biz orada yüzyıllarca bulunmuşuz, Türkçeyi orada kullanmışız onlar da bizden kullanmış. Dildeki temel kaide bizim açımızdan budur. Bu kelime yüzyıldır bizimse artık o Türkçedir. Kitap kelimesi kökeni Arapça olsa bile bizim için Türkçedir” dedi.
“CUMHURBAŞKANI KABUL EDİLİŞ SÜRECİNİ HIZLANDIRIYOR”
Kamuoyunda yaşanan tartışmalar ve devlet yetkililerinin açıklamalarını değerlendiren Sallabaş, “Osmanlı Türkçesi kararı orada çıktıktan sonra tabii Cumhurbaşkanımız da bunu gerekçelendiriyor. Kamuoyuna bunu tanıtıyor, kabul ediliş sürecini hızlandırıyor. Bu da nitekim doğrudur. Devleti idare edenler tarafından yakın zamanda okutulması gereken bir dersin gerekçesini sunmak doğru. Cumhurbaşkanı’nı söylediği, ‘Türkçe ile felsefe yapılamıyor’ yaklaşımı o bakımdan doğru. Osmanlı Türkçesi öğretmenin en büyük faydası çocukların kelime hazinesini zenginleştirecek olmasıdır. Dil ve düşünce arasında çok büyük bir bağ var. Dilde bir sıkıntı olursa bu sefer yerine başka bir dil arama gayreti çıkar. Bunun yerine yapmamız gereken mevcut imkanları çok geniş olan Türkçeyi zenginleştirmek” diye konuştu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar