Türkiye ve İsrail arasında normalleşme ne kadar mümkün?

Mavi Marmara saldırısının ardından ilişkilerin neredeyse tamamen koptuğu Türkiye ve İsrail yeniden aynı masada bir araya geldi.

One Minute krizi, Mavi Marmara saldırısı, Gazze saldırıları sonrası kopma noktasına gelen Türkiye ve İsrail ilişkileri yeniden aynı masada. İki ülke yetkilileri dün ‘normalleşme’ adına Cenevre’de bir araya geldi.

Türkiye’yi Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail’i ise İsrail Başbakanı Netanyahu’nun danışmanı Joseph Ciechanover ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Jacop Nagel’in temsil ettiği görüşmelerde Mavi Marmara olayının ardından 3 yıldır müzakeresi yapılan anlaşmanın son hali görüşüldü. Görüşmede Türkiye’nin üzerinde durduğu Gazze ablukasının kaldırılması gündeminin de konuşulduğu belirtildi.

Peki, Türkiye ve İsrail’in Cenevre’deki  ‘normalleşme’ görüşmeleri, geçmişte olduğu gibi iki ülkeyi yeni bir işbirliğinin içine taşır mı?

Her iki ülkenin de ortak tehditlerinin olduğunu ve bölgesel konjonktürün iki ülke arasında askeri işbirliğinin de yapıldığı 1990’ların ikinci yarısına benzediğini belirten ORSAM Dış Politika Uzmanı ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Araştırma Görevlisi Ceyhun Çiçekçi, buna karşın o dönemki gibi bir ‘tamamen normalleşme’nin imkansız olduğunu söyledi.

ORSAM Dış Politika Uzmanı ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Araştırma Görevlisi Ceyhun Çiçekçi, iki ülke arasındaki gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“1990’LARIN İKİNCİ YARISINDAKİ GİBİ ‘TAMAMEN NORMALLEŞME’ NEREDEYSE İMKANSIZ AMA…”

"Tamamen normalleşme" ile 1990'ların ikinci yarısındaki askeri işbirliğini kastediyorsanız, bence bu neredeyse imkansız. Bu işbirliğinin içerisinde karşılıklı eğitim faaliyetleri, ortak tatbikatlar vs. var idi. İstihbarat paylaşımı alanında bir restorasyona gidebilir iki ülke lakin bu noktadan fazlası hali hazırda pek mümkün görünmüyor.

“HER İKİ ÜLKENİN DE ORTAK TEHDİDİ VAR”

Aslında günümüzde de 1990'ların bölgesel konjonktürüne oldukça benzer bir durum söz konusu. Her iki ülkenin de güvenliğini sekteye uğratan ortak tehditler var. Bu ortak tehditlere karşı dönemsel bir koalisyondan bahsediyoruz. Bugünün konjonktürü benzer "tehditlere" maruz kalan bölge ülkelerini ortak hareket etmeye itiyor. Hepsi bu.

“AK PARTİ İSRAİL’E KATEGORİK OLARAK KARŞI DEĞİL FAKAT…”

Sıkça iddia edildiği üzere AK Parti İsrail'e kategorik olarak karşı değil. Fakat başta kendi siyasal-sosyal tabanı olmak üzere Türkiye kamuoyu genel anlamda Filistin'e "dava" olarak bakıyor. İsrail'de ise sağ partiler hakim durumda ve İsrail sağının Filistin perspektifi Türkiye'nin arzu ettiği çizgide değil. Bu açıdan, pek olası olmamakla birlikte, Netanyahu liderliğindeki hükümetin Filistin Sorunu'nda aşama katetmediği müddetçe askeri işbirliği vb. alanlarda gelişme olması zor görünüyor.

“İÇ KAMUOYUNU HESABA KATMAK GEREKİR”

1990'lardaki askeri yakınlaşmanın arka planında Oslo Süreci'yle birlikte Filistin Sorunu'nda ilerleme sağlanması yatıyordu. İsrail, Arap kamuoyu nazarında da daha makul bir pozisyona gelmişti ve Türkiye bu durumun verdiği rahatlıkla hareket edebilmişti. Lakin şimdi daha ziyade iç kamuoyunu hesaba katarak hareket etmesi gerekebilir.

“TEMSİLİN RESTORASYONU MÜMKÜN”

 İlişkilerin normalleşmesiyle diplomatik temsilin restorasyonu kastediliyorsa bu gayet mümkün fakat ilişkilerin eski seviyesine ulaşması kastediliyorsa bahsedilen sebeplerden ötürü henüz olgunlaşmış bir seçenek değil.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.