Türkiye güçlendikçe terör arttı

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu yeniden yükselişe geçen terör saldırılarının nedeninin Türkiye’nin bölgede yeniden güçlü bir aktör olmasında aranması gerektiğini söyledi.

Türkiye, 22 Temmuz’da Suruç’ta  gerçekleşen ve 34 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından yeni bir döneme girdi.  Terör saldırılarının arttığı ve operasyonların yeniden başladığı bu dönemde, çözüm süreci de rafa kalktı.  

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, sürecin perde arkasında uluslararası güçlerin olduğunu ve yeniden çatışma ortamına sürüklenmesinin en önemli nedeninin ise Türkiye’nin bölgede aktif bir rol alarak, oyun kurucu güç haline gelmesi olduğunu söyledi. 

TAŞERON ÖRGÜTLER KULLANILIYOR

Güçlenen Türkiye’nin uluslararası odaklar tarafından taşeron örgütlerle zayıflatılmaya çalışıldığını vurgulayan Prof. Dr. Hacısalioğlu, “PKK terör örgütünün içinden geçen uluslararası istihbarat networkünün hareketlendirilerek bu sürecin baltalandığını görüyoruz. “ dedi.

ÇARE 'TEK BAŞINA GÜÇLÜ İKTİDAR' DA!

Prof.Dr. Hacısalioğlu Türkiye’nin içinde bulunduğu bu sarmaldan ancak tek başına iktidara gelen güçlü bir iktidarla çıkabileceğinin altını çizdi. 1 Kasım seçimlerinin Türkiye’nin bir anlamda kaderini de belirleyeceğini dile getiren Prof. Dr. Hacısalihoğlu, “Güçlü bir hükümet kurulursa, esas olan aslında tek başına iktidar olma gücünü sağlayacak bir partinin varlığı. Bu dengeleri değiştirebilir. Ancak bu uluslararası bir denklemle yürüdüğü için uluslararası denklemin alacağı pozisyon da belirleyici olacak” diye konuştu.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu,  22 Temmuz’dan bu yana başlayan terör saldırılarının sebeplerini ve geleceğini AjansHaber’e değerlendirdi.

TÜRKİYE YÜZÜNÜ DOĞUYA ÇEVİRİNCE...

Türkiye, Özellikle AK Parti’nin iktidara gelişiyle başlayan 13 yıllık sürecin son 5 yılını Ortadoğu’yu kendi medeniyet havzası olarak kılması ve bu coğrafyadaki etkinliğini artırması uluslararası güçler tarafından olumlu karşılanmadı. Türkiye’nin dünyayı sadece Batı’dan ibaret görmemesi ve yeri geldiğinde Asyalı ülkelerle de ilişkilerini geliştirmesi bir başka etkin neden oldu.  Bu bağlamda Rusya ve diğer Asyalı ülkelerle yapılan görüşmeler, özellikle kamu diplomasisi yönünde Türkiye’nin yeni stratejik hedeflerini ortaya koydu.

 “TERÖRÜN YENİDEN BAŞLAMASININ NEDENİ TÜRKİYE’NİN GÜÇLENMESİ”

IMF vesayetinden kurtulmuş olması, özellikle Milli Savunma Sanayii’ne ilişkin attığı adımlar burada katma değeri yüksek ürünler üreten ülkelerin arasına girme hedefi yani bütün bunlar toparlandığında Türkiye’nin yeni dönemde soğuk savaş sonrası önemli aktif bir güç olarak, oyun kurucu güç olma kararını ortaya koydu.

Devletlerarası güç mücadelesinde sadece kendi konumunu ve hedeflerini devletler değerlendirmezler.  Yürümek istedikleri hedefteki muhtemel rakiplerinin yükselişlerinin ortaya koyacağı riskleri de düşünürler ve buna göre önlem alırlar. Dolayısıyla bulunduğu coğrafya itibariyle Türkiye’nin enerji hatlarının ve bu hatları oluşturduğu politikaların önemli bir aktörü olması ve diğer faktörlerle birlikte Türkiye’nin yükseliş sürecine girmesi rahatsızlık oluşturdu. Türkiye’nin yıllardır bir türlü başaramadığı çözemediği terör meselesini, Kürt sorununu masaya yatırarak bir çözüm süreci içerisinde bu ülkenin evlatlarını ayırmaksızın geleceğe birlikte bakabilmenin en geniş mutabakatı olan çözüm sürecinin yerli bir kimlikle yürütme kararlılığı içerisine girdiler ancak bu da çok büyük rahatsızlık nedeni oldu.  Türkiye, bütün bu gelişmeleri baltalamak açısından en önemli mızrak ucu ve taşeron rol üstlenen silahlı terör örgütlerinin ortaya çıktığı bir evrede.  Bunlar aracı kurumlar gibi işler üstleniyorlar. PKK terör örgütünün içinden geçen uluslararası istihbarat networkünün hareketlendirilerek bu sürecin baltalandığını görüyoruz.  

“TÜRKİYE’NİN KÜRT KİMLİĞİ ÜZERİNDE HİÇBİR YASAKÇI ANLAYIŞI KALMAMIŞTIR”

Neden PKK şiddete devam etmektedir? 1990’ları Türkiye yaşamıyor. Şiddetin hiçbir gerekçesi olamaz ama en azından bunu gerekçelendiriyordu geçmişin inkârcı politikaları deniliyordu, asimilasyon deniliyordu. Bunları gerekçelendirebilecek hiçbir faktör de ortada kalmamıştır. Türkiye’nin geniş bir mutabakatla Kürt kimliği üzerinde hiçbir yasakçı anlayış kalmamıştır.  

“PYD’NİN ROLÜNÜN ARTIRILMASI ÇÖZÜM SÜRECİNİ BALTALAMIŞTIR”

Bir yandan da Irak ve Suriye’yi bütünleştirip aynı kadere ortak kılarak Doğu Akdeniz Jeopolitiği’nin adeta mıknatıs gibi çeken gücüne dahil ederek bir parçalanma sürecinin başlatılmış olması da Irak’ta PYD’nin rolünün arttırılması DAEŞ’e karşı savaşan bir örgüt gibi itibar kazandırılması yine Türkiye’deki çözüm sürecini baltalayan başka bir unsur olmuştur. Yeni bir yapının oluşacağı söylenerek Türkiye’nin içindeki ahengini bozacak bir niteliğe dönüştürülmüştür. Bütün Ortadoğu’nun temel ihtiyacı sürekli çelişkilerini beslemek ufalanmak parçalanmak veya halkların birbirine düşmanlaşması değil ortak kültürler üzerinden birleşerek var olmasıdır. 

1 KASIM SONRASI TÜRKİYE’Yİ NELER BEKLİYOR?

Güçlü bir hükümet kurulursa, esas olan aslında tek başına iktidar olma gücünü sağlayacak bir partinin varlığı. Bu dengeleri değiştirebilir. Ancak bu uluslararası bir denklemle yürüdüğü için uluslararası denklemin alacağı pozisyon da belirleyici olacak. Türkiye topyekûn bir millet kenetlenmesi içine girerse ki esas olan yöre halkıdır. Yöre halkının bu gerçeği görmesidir. Ciddi anlamda bir halk desteğiyle, halk savaşı stratejisiyle başlatılan şehirlere yaygınlaştırılmaya çalışılan bu oyun tutmamıştır. Her türlü şiddete ve baskıya rağmen bu denli büyük bir halk isyanı ve kalkışma gibi iç savaşın önünü açabilecek büyük tehlikelere halk prim vermemiştir. Şuanda esas olarak yaratılmak istenen atmosfer aslında bir hükümetsizlik krizi, bir boşluk ve buradan bir istikrarsızlık görüntüsüdür. ;Seçimler sonrası güçlü bir hükümet kurulduğunda ellerindeki bu araçlar etkisizleşecektir. Bu bölüm boşa çıktığı takdirde, uluslararası denklemlerin yeniden gözden geçireceği bir sürece girilecektir.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.