'PKK’nın başrolü ile 3. stratejik hücumu gerçekleştirmek istiyorlar'
PKK’nın artan terörü, örgütün istekleri dışında bazı planlara işaret ediyor.
PKK’nın çözüm sürecini bitiren saldırıları hemen her gün artarak devam ediyor. Dağlıca ve Iğdır’da son iki günde 31 asker ve polis şehit oldu.
Bu saldırılarla ilgili yaptığı açıklamada net konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Bu saatten sonra devletin ve milletimizin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını bırakmasıdır.” dedi. Erdoğan yaşanan olaylarda bir sorumlu aranacaksa bunun Ankara’da değil Kandil’de olduğunu da belirtti.
'İÇ SAVAŞ' VE 'DİRENİŞ' AÇIKLAMALARI
PKK’nın saldırıları, bölgedeki belediye başkanlarının özerklik ilan etmeleri, HDP yöneticilerinin ‘iç savaş’ ve ‘direniş’ açıklamaları yaşanan olayların günlük bir durum olmasından ziyade bir planın parçası olabileceğinin işaretlerini veriyor.
Suriye ve Irak’taki otorite boşluğunda kendisine toprak bulan PKK’nın Batı tarafından meşru güç olarak gösterilmesi de akıllara bu tür soru işaretlerini getiriyor. Amerika dahil birçok Batı ülkesinin ‘terör örgütü’ olarak gördüğü PKK’nın Ortadoğu’daki gelişmeler ışığında meşru zeminde anılması yaşanan olaylarında derin analizini gerektiriyor.
PKK’nın son hamlesini, ‘Üst aklın master planının 3. Stratejik hücumu’ olarak değerlendiren Araştırmacı Yazar Said Alpsoy, yaşanan olayların üst aklın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendi çizgilerinde görmediklerinden dolayı tertip edildiğini ve son yaşananların Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından 3. Stratejik hamle olduğunu söyledi.
Said Alpsoy, PKK’nın son saldırılarının bir süreç olduğunu ve 1 Kasım’ın bu anlamda büyük bir kırılma tarihi anlamına geldiğini belirterek çok çarpıcı tespitlerde bulundu:
“ÜST AKIL ERDOĞAN’IN KENDİLERİNE YAR OLMAYACAĞINI DEĞERLENDİRDİ”
2013 Mayıs ayı itibariyle üst akıl, ki bunun somut karşılığı Amerika Birleşik Devletleri, Neoconlar ve uluslararası siyonizmdir. Bunları birleştirdiğinizde bana göre üst akıl oluşuyor. 2013 Mayıs ayı itibariyle üst akıl stratejik anlamda düğmeye bastı. O güne kadarki yaklaşım ‘acaba Tayyip Erdoğan siyaseti bizim müttefikimiz olarak kendisine çizilen süreçlerle bizimle beraber iş yapar mı?’ tarzındaydı. Fakat bundan önceki tarihlerde anlaşılıyor ki üst akıl Erdoğan’la ilgili onun kendilerine yar olmayacağını değerlendirdiler. Onun yönetimindeki bir Türkiye’nin kendilerine yar olmayacağını değerlendirdiler. Hatta tam aksine önü açık bırakıldığı takdirde Tayyip Erdoğan çizgisindeki bir Türkiye’nin her anlamda kendileri için her anlamda stratejik bir tehdit olarak dönüşebileceğini değerlendirdiler.
1. STRATEJİK HAMLE GEZİ OLAYLARI
Bunun üzerine 1. Stratejik hamle, yani hem Tayyip Erdoğan hem de Türkiye’ye yönelik 1. Stratejik hamle olarak Gezi Olayları’nı başlattılar. Başarılı olmadı. 2. Hamle olarak 17-25 Aralık oldu. ‘Dışarıdan denedik olmadı, kale içeriden fethedilir’ anlayışıyla ikinci stratejik hamlelerini kullandılar. Malum 17-25 Aralık içeriden darbe denemesi. O süreç olmadı. Bu da ters tepti.
“PKK’NIN BAŞROLÜ İLE 3. STRATEJİK HAMLEYİ GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYORLAR”
Şimdi aynı çizgi üzerinde 3. Stratejik hamlelerini gerçekleştirmek istiyorlar. Bu da şu sıralarda yaşamakta olduğumuz ve PKK’nın başrolde olduğu yoğun terör ortamı. Bununla kendi kontrollerindeki medyayı kullanarak, kendi kontrollerindeki muhalifleri kullanarak, paralel yapıyı kullanarak ve PKK’yı kullanarak Tayyip Erdoğan karşıtı koalisyon oluşturdular. Burada sosyal medyadaki organizasyonu da kullanıyorlar. Bu şekilde bir psikolojik savaş var. Bunun en son örneği, 2 gün önce Tayyip Erdoğan’ın söylemediği bir ifadenin kullanılması. Bunlar spontane kendiliğinden bir editörün kendini bilmez ifadesi değildir.
“PKK’NIN YAPTIKLARI MASTER PLANIN PARÇALARI”
PKK’nın yaptıkları, büyük medyada ve sosyal medyada gerçekleştirilen bu manipülatif operasyon bir master planın parçaları ve bu planı açık konuşalım, Türkiye’nin içindeki yeminli Tayyip Erdoğan düşmanı kılıklardan hiçbirisi kendi başına yapabilecek bilgisi, birikimi yok. Bu doğrudan doğruya uluslararası siyonizmin ve Amerikan neoconlarının yapmış oldukları, teknik anlamda son derece başarılı bir master plan.
“AK PARTİ DESTEKÇİSİ KİTLELERDE BİLE ERDOĞAN NEFRETİNİ AMAÇLIYORLAR”
Bu planda PKK’nın rolü var. Doğan medyasının rolü var. Paralel yapının rolü var. Muhalefetin, özellikle de CHP’nin rolü var. Şimdi o plan doğrultusunda herkes kendi üzerine düşen rolü oynamaya çalışıyor. Öncelikli hedef yaşanan olayları çarpıtarak kamuoyuna aktarmak suretiyle kamuoyunu ikna etmek. AK Parti destekçisi kitlelerde bile Tayyip Erdoğan nefretini taassup etmek istiyorlar.
AMAÇLARI 2002 KASIM’I ÖNCESİ
Bu psikolojik ortamı kullanarak 1 Kasım’da çok ciddi bir AK Parti mağlubiyetine çalışmak amaçları. Bunun arkasından belki AK Parti içinde bile operasyonlar düzenleyip Tayyip Erdoğan’ı siyaseten bitirmek, alaşağı etmek. Sonra 2002 Kasım’ı öncesinde olduğu gibi kendileri ile çalışabilecek olan ‘küçük olsun benim olsun’ zihniyetini yapabilecek bir düzen. Bu anlamda vatan hainliğini bile iktidara geçmek adına içselleştirebilecek eski Türkiye’yi kendi uzantıları olarak Türkiye’de siyasete taşımak. Yaşadıklarımız da bu master planda 3. Stratejik hücumu oluşturuyor.
“PKK’NIN KANDİL LİDERLİĞİ AÇISINDAN İKİ AMACI VAR”
PKK’nın kendi açısından, yani Kandil Dağı’ndaki PKK liderliği açısından bakacak olursak iki amaçları var. Birincisi eğer gerçekleştirebilirlerse tam bağımsız bir Kürt devleti. Baştan itibaren küresel aklın desteğindeki piyonu, askeri olacaklar. Bunlar kendi devletlerini var etmek açısından vermeyecekleri taviz yok. Esas hedef bu anlamda tam bağımsız bir Kürt devleti. Şartlar kısa vadede buna müsaade etmezse en azından Türkiye içerisinde kabullenilmiş meşru bir özerklik ve bu bölgenin yöneticisi olabilmek amaçları var. İki kademeli planı olduğunu düşünüyorum ben PKK’nın.
‘NORMAL’ KÜRT KARDEŞLERİMİZİN TAVRINI 1 KASIM’DA GÖRECEĞİZ
7 Haziran seçimleri üzerinden konuşacak olursak maalesef burada, öteden beri PKK sempatizanı olmayan, yani deyim yerindeyse normal Kürt vatandaşları, Kürt kardeşlerimizle ilgili, en azından önemli bir kısmı ile ilgili ben hayal kırıklığı yaşadım. O tarihten itibaren bu normal Kürt kardeşlerimiz neyin ne ölçüde farkına vardı da, o farkına varmanın gerektirdiği tavrı aldı bunun net olarak görebilmemiz ancak 1 Kasım seçimlerinde olacak. Şu anki trendin hangi istikamette olduğuna dair net bir gözlemim yok.
“1 KASIM’A KADAR TÜRKİYE’NİN YAPMASI GEREKEN…”
1 Kasım seçimlerine kadar önümüzdeki süreçte, kısa vadeli süreçte Türkiye’nin kendi varlığını hiçbir farklı yoruma sebep vermeyecek şekilde ispat etmesi lazım. Elini masaya vurması lazım. Sokaktaki insana, on milyonlara şu mesajı çok rahat verebilmesi lazım; evet bu hainler saldırıyorlar, pusu kuruyorlar, 15’er kişi askerimizi şehit ediyorlar fakat bunun karşılığında bizim devletimiz de bunları 100’lerle 1000’lerle ortadan kaldırıyor. Kamuoyunun bunu çok net alması lazım. Bunun yolu da sahada Türkiye sınırlarının içinde dışında çok ciddi bir üstünlük kurması ve bu haberleri işitmemiz. Bu beklentinin on milyonların tamamında şamil olduğu görüşündeyim.
“1 KASIM TÜRKİYE’NİN SON 100-150 SENELİK TARİNİN KIRILMA NOKTASI”
Böyle bir gidişatla varıldığında Türkiye’ye sahip çıkmak için Tayyip Erdoğan çizgisinin 1 Kasım seçimlerinden galibiyetle çıkması lazım. Bu olduğunda üst akıl belki 4. bir stratejik hamle deneyecek fakat her hamleyi kaybettikçe üst akılın eli zayıflıyor. Bu şekilde yaşanacak 1 Kasım sonrasında Türkiye’nin bütün gücü üzerinde gerçek Türkiye taraftarlarının oluşturacağı bir inisiyatif sayesinde 4. bir stratejik hamle olsa bile bu çok zayıf kalacaktır. Muharebelerden sonra harbi de 1 Kasım’dan sonra Türkiye bu şekilde kazanacaktır. 1 Kasım Türkiye’nin son 100-150 senelik tarihinde en önemli kırılmalarından birini yaşayacak diyebiliriz.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.