İzmir'i Kim Yaktı?
Yangın sistemli olarak örgütlendi
İçimde şehrin tamamı yanacakmış gibi bir his vardı. Ateş çok yayılıyordu. Evimiz sanki muazzam bir havai fişekle aydınlatılmıştı. Şehrin şimdiden alev alev yanan büyük bir kısmının arz ettiği manzara, acıklı bir güzellikteydi. Saat 11.15’te, yangının mahallemize ulaştığını gördüm. Kara bir toz gözlerimize ve ağzımıza doluyor, kıvılcımlar başlarımızın üzerine düşüyordu; daha şimdiden, nefes alınamaz bir hava vardı. Sokak, kaçan sığınmacılar, kimi yerde ancak küçük bir geçit bırakan arabalarla dopdolu, tıkanmıştı. Süngü takmış birçok Türk askeri, bize bakıyorlardı. Onlardan biri: “Yassak!” diye bağırdı, yani “Geçemezsiniz!”. Bahriyelilerimiz, süngülerini öne doğrultarak: “Fransa!” deyince Türkler geçmemize izin verdiler. Şalupalara bindik ve bir kıvılcım yağmuru altında (Bunlar, yangın bombaları ya da evlerle birlikte infilak eden cephanelerden çıkıyordu.), yanan İzmir’in arz ettiği tarifsiz manzarayı seyretmek için güvertesinden ayrılmadığımız “Jean Bart”a ulaştık. Ne seyir ama! Yangının sistemli olarak örgütlendiğini anlıyorduk. Aynı anda birden ortaya çıkan yangın odakları vardı ve bunlar bir çember meydana getirerek birleşiyordu. Önce görünen mavi alevden, kundakçıların mahalleyi petrolle suladığını da anlıyorduk.