İsrail-Türkiye ilişkileri normalleşiyor mu?
İstiklal Caddesi'nde terör örgütü DAEŞ'in İsrailli turistleri de hedef aldığı terör saldırısının ardından hem Türkiye cephesinden özellikle de İsrail cephesinden Türkiye İsrail ilişkilerinin geleceğine dair önemli mesajlar verildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrailli mevkidaşını arayıp baş sağlığı dilemesi ve sıcak mesajlar vermesi ardından İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Türkiye ve İsrail temsilcilerinin iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi görüşmeleri çerçevesinde önümüzdeki günlerde yeniden bir araya geleceklerini açıklaması Türkiye ve İsrail arasında yeni bir dönemin sinyalleri olarak algılandı.
Peki, Türkiye ile İsrail ilişkilerinin 'normalleşmesi' ne anlama geliyor. Taksim’de yaşanan terör saldırısı sonrasında yaşanan ılımlı atmosfer ve Netanyahu'nun normalleşme çağrısı Türkiye cephesinde nasıl değerlendirilecek? Bahsedilen normalleşme sürecine girildiğinde Türkiye'nin taviz vermek istemediği Filistin meselesi nasıl şekillenecek? Taksim'de yaşanan terör saldırısının ardından Türkiye ve İsrail'in IŞİD'e karşı ortak bir hamlesi olabilir mi?
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Elemanı Arş. Gör. Ceyhun Çiçekçi, AjansHaber’e şu değerlendirmelerde bulundu:
“İSRAİL İSTİHBARATI PEK İHTİMAL VERMİYOR”
İstiklal saldırısı, hayatını kaybedenlerin ve yaralananların ağırlıkla İsrailli olmasından mütevellit iki ülkeyi beraber çalışmaya itti. Bu saldırının, hem Daeş kaynaklı olması hem de kurbanlarının ağırlıkla İsrailli olması ilk elden akıllara kasıtlı bir hedef seçilmiş olma ihtimalini getirdi. Türkiye medyasına da yansıyan haberlere bakıldığında, saldırganın kafileyi otellerinden çıktıkları andan itibaren takip ettiği vurgulandı. Fakat İsrail istihbaratı buna pek de ihtimal vermiyor.
“BU TİP KRİZ ZAMANLARI DEVLETLER TARAFINDAN KULLANILIR”
Saldırıdan sonra İsrail Dışişleri Genel Direktörü Dore Gold Türkiye'ye geldi ve Türk yetkililerle görüştü. Bu tip kriz zamanları, devletler dünyasında soğuklukları gidermek ve yeni başlangıçlar yaratmak için sıklıkla kullanılır. Mesela akla gelen ilk örnek, 1999 yılında yaşanan büyük Marmara depremi ve bu vesileyle yumuşayan Türkiye-Yunanistan ilişkileridir. Yahudi liderler de Türk liderler de konuya bu minvalden yaklaşıyor görünüyorlar. Özellikle de Dore Gold gibi Türkiye'ye sempati besleyen bir ismin bu süreçte aktif olması da buna delalet ediyor. Fakat elbette ki böyle bir trajedi, ilişkilerin iyileşmesi/normalleşmesi için tek başına yeterli olamaz.
“İLİŞKİLERİN SEYRİNİ ARKA PLANDA YAPILAN MÜZAKERELER BELİRLEYECEK”
Arka planda yürütülen müzakereler, ilişkilerin seyrini belirleyecek. Sıklıkla tartışılan konu başlıkları, her iki ülkenin de güncel konjonktürde benzer tehdit algılarına sahip olduğu ve bu bağlamda ilişkilerin normalleşmesinin her iki ülkenin de yararına olacağı yönünde. Hali hazırda bu argümanı doğrulayacak doneler de mevcut. Fakat iki tarafın da bir diğerinden talep ettiği taviz verilmesi güç noktalar var. Mesela Türkiye Mavi Marmara saldırısından sonra ilişkilerin normalleşebilmesi için Gazze ablukasının kaldırılmasını talep etmiş, İsrail tarafı da bu talebi işi yokuşa sürmek olarak algılamıştı.
“İSRAİL, TÜRKİYE’NİN GAZZE’Yİ SAHİPLENMESİNE ANLAM VEREMİYOR”
İsrail perspektifinden bakıldığında Türkiye'nin Gazze'de yaşamsal bir çıkarı yoktu. Böyle bir talep de genel hatlarıyla anlamsızdı. Türkiye kamuoyunun Filistin sorununa bakışı ve özelde Ak Parti'nin konuyu sahipleniş boyutları, İsraillilerin pek de anlayabileceği bir durum değildi. Müzakerelerin geldiği nokta itibariyle, Türkiye bu talebinden vazgeçmiş ve fakat Gazze'nin yeniden imarında ve bölgenin ihtiyaçları konusunda efektif bir aktör olmasını kabul ettirmiştir. Gazze ablukasında ısrar edilememesinin başlıca sebebi ise İsrail'in konuyu ulusal güvenliğine direkt bir tehdit olarak algılamasıdır.
İSRAİL’İN HAMAS TALEBİ
İsrail tarafının zorlu talebi ise Hamas'ın Türkiye'deki ofisinin kapatılmasıdır. Bilindiği üzere Ak Parti hükümeti Gazze'ye salt insani katkılarda bulunmakla kalmamış, Filistin sorununu da siyasal söylem itibariyle derinlemesine sahiplenmiştir. Fakat böylesi bir talebin hayata geçirilmesi, Türkiye'nin Hamas ve dolayısıyla Filistin sorunu temelindeki elini zayıflatabilir. Özellikle İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon'un ısrarcı tutumu, Hamas'ın temsilciliğinin kapatılmasına sebep olabilir. Son dönemlerde artan terör saldırıları, Hamas hareketini "terör örgütü" olarak çerçeveleyen İsrail'in elini güçlendiriyor. Hali hazırda iki tarafın da terör örgütü olarak kabullendiği yapılara karşı istihbarat paylaşımı yaptığı da biliniyor. Özellikle Daeş'e karşı yapılan bu paylaşım, ilerleyen günlerde ortak operasyonlara da dönüşebilir. Fakat bu olasılığı, iki ülkenin ilişkilerindeki normalleşme realize edebilir ancak.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.