El Aksa gerginliğindeki gizli gerçek

Gazze’ye yönelik saldırıların ardından İsrail, Filistinlilere karşı zulmünü yeniden artırıyor.

İsrail, El Aksa’da Filistinliler’e yönelik şiddeti dünyanın gözünü bölgeye çevirdi. El Aksa gerginliğinin perde arkasından ne var, İsrail’in ‘gizli ajandası’nde neler yazıyor? Bölgeyi yakından tanıyan Ceyhun Çiçekçi İsrail’in ortaya koyduğu El Aksa’daki şiddetin perde arkasında ‘Hamas’a duyulan sempatiyi artıracak gizli bir plan olduğu görüşünde. 

İsrail politikalarını yakından izleyen Çiçekçi bu tezini ise 2001 seçimlerinde Ehud Barak iktidarını devirerek, İsrail seçimlerinde sandıktan zaferle çıkan Ariel Şaron’un El Aksa ziyaretine dayandırıyor. İsrail’de El Aksa'nın dini anlamlarının da ötesinde “siyasal bir zıplama aracı” olarak kullanıldığını örnekleriyle anlatan Çiçekçi’nin çarpıcı tespiti ise şöyle: El Aksa gerginliği, başlı başına bir operasyon olabilir; İsrail ya da Hamas menşeili. 

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Araştırma Görevlisi Ceyhun Çiçekçi, İsrail’in Gazze’de Filistin halkına uyguladığı şiddeti ve bölgedeki son gelişmeleri Ajanshaber’e değerlendirdi. 

BM'de Filistin bayrağının dalgalanması, bu "davanın" geldiği nokta açısından oldukça anlamlıdır. Sembolik bir hamle olmasının da ötesinde, BM nezdinde kabul gören bir hukuki varlıktan bahsediyoruz: Filistin Devleti. Fakat bu durum, sahadaki realiteyle kısmen uyumsuzluk arz ediyor. 

“BÜTÜNLEŞİK BİR FİLİSTİN DEVLETİ NEREDEYSE İMKANSIZ” 

Filistin hali hazırda bölünmüşlüğü kanıksadı. Batı Şeria ve Gazze'de iki ayrı otonomi söz konusu. Bu statü de barış görüşmelerindeki en mühim handikap. Hali hazırda İsrail'in iki ayrı muhatabı var. Fakat Oslo Anlaşmaları'yla belirlenen muhatap tek. Bu bölünmüşlük hali, Filistin "davasının" belli bir dereceye kadar ilerletilmesine rağmen, bütünleşik bir Filistin devletini neredeyse imkânsız kılıyor. 

“ABBAS, FİLİSTİN’DE MEŞRUİYETİNİ TAZELEME ARAYIŞINDA” 

Ağustos'taki İsrail-Hamas görüşmeleri de bu bölünmüşlüğü bir anlamda perçinlemişti. Ki zaten bu iki başlılık, İsrail tarafının da işine geliyor. Hem Hamas'a kurucu metninde yer alan "İsrail'i yok etme" minvalindeki ifadeler üzerinden hem de Mahmud Abbas'a Gazze'de otoritesini tesis edememesi üzerinden vurabilmekte. Kısacası uluslararası podyumlarda boy gösteren Mahmud Abbas'ın bütün bir Filistin'i temsil etme yeteneği reel anlamda oldukça kısıtlı. İktidarının meşruiyeti zaten uzun zamandır sorgulanmaktaydı, güncel gelişmelerle birlikte elinin hepten zayıfladığını söylemek mümkün. Oslo konusundaki açıklamalarını bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Abbas, Filistin'de meşruiyetini tazeleme arayışında.  

“EL AKSA GERGİNLİĞİ BAŞLI BAŞINA BİR OPERASYON OLABİLİR” 

Son günlerde gelişen El Aksa'daki gerginlikler de ayrı bir tartışma konusu gibi gözükse de aslında girift bir niteliği var hikâyenin. El Aksa, malum olunduğu üzere, 2000 yılında başlayan 2. intifadaya ismini veren, hem Müslümanlar hem de Yahudiler açısından üst derecede kutsal addedilen bir mabed. El aksa intifadasının görünürdeki başlama sebebi de dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un beraberinde yüzlerce güvenlik görevlisiyle mabedi ziyareti olmuştu. O günlerde İsrail siyasetinin şartları da göz önünde bulundurulursa, Şaron'un bu hamleyi yaklaşık 1 sene sonra gerçekleşecek olan 2001 İsrail seçimleri için tasarladığı ortadadır. El Aksa ziyaretini yaptığı dönemde Başbakan olan Ehud Barak, Şaron'un ziyareti ve doğurduğu sonuçların önüne geçememiş ve gelişen intifada ortamında kuvvetlenen İsrail sağı 2001 seçimlerinde Ariel Şaron'u Başbakan yapmıştır. Şimdi bütün bu süreci düşündüğümüzde, El Aksa'nın dini anlamlarının da ötesinde siyasal bir zıplama aracı olarak kullanıldığını gözlemliyoruz. Günümüzdeki gerginliklerin yoğunlaşarak devamı, olsa olsa Mahmud Abbas yönetimini daha da zayıflatır ve hatta Hamas'a duyulan sempatiyi arttırabilir. Kısacası El aksa gerginliği, başlı başına bir operasyon olabilir; İsrail ya da Hamas menşeili.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.