Dayakla büyüyen erkek çocuk, dayak atan adam oluyor!
Türkiye son bir hafta içinde Özgecan cinayetinden Meclis’teki vekil kavgasına dek bir dizi şiddet olayıyla sarsıldı. Peki, toplumun tüm tabakalarına yayılmış olan şiddet kültürünün temelinde ne yatıyor?
Zınar AYDIN / AJANSHABER
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesi ve Meclis’te İç Güvenli Paketi görüşmelerinde milletvekillerinin yumruklu kavgası ‘şiddet kültürü’ nü Türkiye gündemine taşıdı. Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, “Saldırganlık bir anlaşmazlığın, engellenmenin sonunda ortaya çıkan bir duygudur. Bu da bize şunu gösteriyor. Kişi herhangi bir engellenme durumunda ya da bir anlaşmazlık karşısında problem çözme yeteneğini geliştirememiştir. Kişi problem çözmek için muhakeme yapıp karşılıklı konuşarak iletişim sağlayacağına kaba kuvvete başvuruyor” diye konuştu.
Toplumun tüm katmanlarında giderek daha görünür olan şiddet olaylarının sebeplerini ve nasıl engellenebileceğini Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı AjansHaber’e anlattı.
“KİŞİ PROBLEM ÇÖZME YETENEĞİNİ GELİŞTİREMEMİŞTİR”
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı saldırganlık olaylarının tek bir isminin olmadığını vurguladı. Şiddetin bir saldırganlık ifadesi olduğuna dikkat çeken Kağıtçıbaşı, “Saldırganlık bir anlaşmazlığın, engellenmenin sonunda ortaya çıkan bir duygudur. Bu da bize şunu gösteriyor. Kişi herhangi bir engellenme durumunda ya da bir anlaşmazlık karşısında problem çözme yeteneğini geliştirememiştir. Kişi problem çözmek için muhakeme yapıp karşılıklı konuşarak iletişim sağlayacağına kaba kuvvete başvuruyor” diye konuştu.
NEDEN KABA KUVVETE BAŞVURULUYOR ?
Prof. Kağıtçıbaşı, Saldırganlığın temel bir içgüdü olduğunu ve insanın galip gelme, hükmetme gibi evrimsel temellere sahip olduğunu söyledi. Bu dürtünün hayvanda da bulunduğuna aktaran Kağıtçıbaşı, “ İnsanın zekâsı çok gelişmiş olduğu için ve de doğada yaşamadığı için saldırganlık dürtüsünü eğitimle kanaliz edebilir. Böylelikle insan davranışları olumlu yönlere doğru çekilebilir. Örneğin; bir kişi saldırganlığını bir başkasının başına vurmak yerine saldırganlığını sporla bastırabilir” değerlendirmesini yaptı.
“ERKEK ÇOCUKLAR KIZ ÇOCUKLARA NAZARAN DAHA ÇOK DÖVÜLÜYOR”
Prof. Dr. Kağıtçıbaşı, kişinin kendini ifade etmekte zorluk yaşadığı anda şiddete başvurduğunu belirtti. Özellikle erkek çocukların saldırgan davranışlar sergilediğini aktaran Kağıtçıbaşı, “ailelerin doğru öğrenme kanalları geliştiremediği için erkeklerdeki saldırganlık dürtüsü küçüklükten itibaren pekişiyor. Ailede çocuğun devamlı emirlere itaat etmesi için dayakla büyütülüyor. Erkek çocuklar, Kız çocuklara nazaran daha çok dövülüyor. Bu sebepten küçükken dayak yiyen erkek çocuk, büyüdüğünde dayak atan adam haline geliyor. Bütün kriminolojik araştırmalarda aile içi şiddetin nesilden nesile geçtiğini gösteriyor” dedi.
“HÜKMETME DÜRTÜSÜ ERKEKLERDE DAHA YÜKSEK”
Kağırçıbaşı, Saldırganlık duygusunun erkeklerde kadına nazaran daha fazla ortaya çıktığını söyledi.
Prof. Kağıtçıbaşı, “Bunun sebebi temel biyolojik hormonal sebeplere dayandırılabilir. Toplumdaki erkek imajı erkeğin saldırganlık duygusunu pekiştiriyor. Toplumda var olan ataerkil yapının da erkeğe yansıyan olumsuz neticeleri var. Erkeğin saldırgan davranışları toplum tarafından mazur görülebiliyor. Kadın, erkekten daha düşük bir statüde olduğu için erkeğin kadına yönelik saldırısı da sık oluyor. Aynı zamanda fiziksel yapısı gereği erkeğin kadından daha güçlü olması da kadına yönelik şiddeti arttırıyor” açıklamasını yaptı.
“EMPATİ DUYGUSUNU ÇOCUKLARA BENİMSETMEYE ÇALIŞIYORUZ”
“Son 3 yılda hazırlamış olduğumuz bir TUBİTAK projemiz var” diyen Prof. Kağıtçıbaşı, “Koç Üniversitesi’nin psikolog ekibi olarak bu projeyi ortaokullarda uyguluyoruz. 6’ncı sınıflarda uygulanıyor. Çocuklarla karşılaşılan problemlerin nasıl çözülebileceğine dair fikirler ortaya atıyoruz. Kendini nasıl daha iyi ifade edebilir? Empati duygusu nasıl kazanılabilir? Bunları öğrencilere benimsetmeye çalışıyoruz. Şuan ki eğitim sistemi yasak ve emirlerle ilerliyor. Sadece emirlere uymak dışardan bir kontrol ile yönetilmesi anlamına gelir. Oysaki ahlak gelişimi kendi kendini kontrol etmek anlamına gelir. İnsan gelişiminin sağlanması için emirlerle değil de olumlu iletişim yollarıyla insanların geliştirilmesi lazım” değerlendirmesinde bulundu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesi ve Meclis’te İç Güvenli Paketi görüşmelerinde milletvekillerinin yumruklu kavgası ‘şiddet kültürü’ nü Türkiye gündemine taşıdı. Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, “Saldırganlık bir anlaşmazlığın, engellenmenin sonunda ortaya çıkan bir duygudur. Bu da bize şunu gösteriyor. Kişi herhangi bir engellenme durumunda ya da bir anlaşmazlık karşısında problem çözme yeteneğini geliştirememiştir. Kişi problem çözmek için muhakeme yapıp karşılıklı konuşarak iletişim sağlayacağına kaba kuvvete başvuruyor” diye konuştu.
Toplumun tüm katmanlarında giderek daha görünür olan şiddet olaylarının sebeplerini ve nasıl engellenebileceğini Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı AjansHaber’e anlattı.
“KİŞİ PROBLEM ÇÖZME YETENEĞİNİ GELİŞTİREMEMİŞTİR”
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı saldırganlık olaylarının tek bir isminin olmadığını vurguladı. Şiddetin bir saldırganlık ifadesi olduğuna dikkat çeken Kağıtçıbaşı, “Saldırganlık bir anlaşmazlığın, engellenmenin sonunda ortaya çıkan bir duygudur. Bu da bize şunu gösteriyor. Kişi herhangi bir engellenme durumunda ya da bir anlaşmazlık karşısında problem çözme yeteneğini geliştirememiştir. Kişi problem çözmek için muhakeme yapıp karşılıklı konuşarak iletişim sağlayacağına kaba kuvvete başvuruyor” diye konuştu.
NEDEN KABA KUVVETE BAŞVURULUYOR ?
Prof. Kağıtçıbaşı, Saldırganlığın temel bir içgüdü olduğunu ve insanın galip gelme, hükmetme gibi evrimsel temellere sahip olduğunu söyledi. Bu dürtünün hayvanda da bulunduğuna aktaran Kağıtçıbaşı, “ İnsanın zekâsı çok gelişmiş olduğu için ve de doğada yaşamadığı için saldırganlık dürtüsünü eğitimle kanaliz edebilir. Böylelikle insan davranışları olumlu yönlere doğru çekilebilir. Örneğin; bir kişi saldırganlığını bir başkasının başına vurmak yerine saldırganlığını sporla bastırabilir” değerlendirmesini yaptı.
“ERKEK ÇOCUKLAR KIZ ÇOCUKLARA NAZARAN DAHA ÇOK DÖVÜLÜYOR”
Prof. Dr. Kağıtçıbaşı, kişinin kendini ifade etmekte zorluk yaşadığı anda şiddete başvurduğunu belirtti. Özellikle erkek çocukların saldırgan davranışlar sergilediğini aktaran Kağıtçıbaşı, “ailelerin doğru öğrenme kanalları geliştiremediği için erkeklerdeki saldırganlık dürtüsü küçüklükten itibaren pekişiyor. Ailede çocuğun devamlı emirlere itaat etmesi için dayakla büyütülüyor. Erkek çocuklar, Kız çocuklara nazaran daha çok dövülüyor. Bu sebepten küçükken dayak yiyen erkek çocuk, büyüdüğünde dayak atan adam haline geliyor. Bütün kriminolojik araştırmalarda aile içi şiddetin nesilden nesile geçtiğini gösteriyor” dedi.
“HÜKMETME DÜRTÜSÜ ERKEKLERDE DAHA YÜKSEK”
Kağırçıbaşı, Saldırganlık duygusunun erkeklerde kadına nazaran daha fazla ortaya çıktığını söyledi.
Prof. Kağıtçıbaşı, “Bunun sebebi temel biyolojik hormonal sebeplere dayandırılabilir. Toplumdaki erkek imajı erkeğin saldırganlık duygusunu pekiştiriyor. Toplumda var olan ataerkil yapının da erkeğe yansıyan olumsuz neticeleri var. Erkeğin saldırgan davranışları toplum tarafından mazur görülebiliyor. Kadın, erkekten daha düşük bir statüde olduğu için erkeğin kadına yönelik saldırısı da sık oluyor. Aynı zamanda fiziksel yapısı gereği erkeğin kadından daha güçlü olması da kadına yönelik şiddeti arttırıyor” açıklamasını yaptı.
“EMPATİ DUYGUSUNU ÇOCUKLARA BENİMSETMEYE ÇALIŞIYORUZ”
“Son 3 yılda hazırlamış olduğumuz bir TUBİTAK projemiz var” diyen Prof. Kağıtçıbaşı, “Koç Üniversitesi’nin psikolog ekibi olarak bu projeyi ortaokullarda uyguluyoruz. 6’ncı sınıflarda uygulanıyor. Çocuklarla karşılaşılan problemlerin nasıl çözülebileceğine dair fikirler ortaya atıyoruz. Kendini nasıl daha iyi ifade edebilir? Empati duygusu nasıl kazanılabilir? Bunları öğrencilere benimsetmeye çalışıyoruz. Şuan ki eğitim sistemi yasak ve emirlerle ilerliyor. Sadece emirlere uymak dışardan bir kontrol ile yönetilmesi anlamına gelir. Oysaki ahlak gelişimi kendi kendini kontrol etmek anlamına gelir. İnsan gelişiminin sağlanması için emirlerle değil de olumlu iletişim yollarıyla insanların geliştirilmesi lazım” değerlendirmesinde bulundu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.