1 Kasım çağrısının en büyük tehdidi Gezi...

Türkiye’de asker ve polise yönelik saldırılar çözüm sürecini nasıl etkileyecek?

Türkiye’nin on yıllardır süregelen Kürt sorunu, yaşanan ölümler, şehit olan asker ve polisler ve sokaklardaki kaos ortamı, çözüm süreci ile birlikte durulurken son dönemde yaşanan olaylar 'Türkiye 90’lı yıllara geri mi dönüyor' endişesini de beraberinde getirdi.

Hakkari’de yapılan saldırılarda üç askerin çarşı izninde, Diyarbakır’da da  bir askerin  eşi ile birlikte alışveriş  yaparken yakın mesafeden silahlı saldırısı sonucu şehit olması terörün karanlık yüzünü tekrar gösterdi.

Sokaklarda yaşanan bu saldırılar, çözüm süreci öncesinde yaşanan kaos ortamına dönüş amacı taşıdığı şeklinde yorumlandı. Terörün bölgede tekrar baş göstermesi ve çözüm sürecinin sonu olarak da algılanan olaylarda yaşanan ölümlerle, yaklaşık 2 yıldır ölüm haberi gelmeyen doğudan ölüm haberlerini de yeniden gelmeye başladı.

Emniyet Eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, askere ve polise yönelik saldırıların çözüm sürecini nasıl etkileyeceğini  AjansHaber’e değerlendirdi.

“YENİDEN SOKAĞA DÖNÜŞ VAR”

‘Hem Kandil hem de karışıklık çıkarmak isteyenler, HDP’nin 1 Kasım’daki çağrısına baktığınız zaman yeniden bir sokağa dönüş var’ diyen Orakoğlu,  “Bunu bana göre normal görmek yanlış bir şey. Kandil’in savaş baronlarının 6-8 Ekim olaylarında çok ciddi şekilde serhildan (başkaldırı) çağrısı yaptıklarını biliyoruz.  Ergenekon ana davasına birçok davanın müdahil edilmesi kumpastı. Ergenekon’un bir davası vardı bana göre o doğruydu. Bu dava güneydoğuda, derin PKK dediğimiz, iç ve dış provokatörler ile irtibatta olan derin PKK’ya bir şey yapılamadı bu nedenle. Güneydoğu’da derin PKK aydınlatılamadı. Ben çözüm sürecinde en yumuşak karnın bu olduğu düşüncesindeydim.” dedi.

“OLAYLAR SAVAŞ BARONLARININ FAALİYETLERİ”

Yapılan saldırıların kritik şehirlerde olduğunu belirten Orakoğlu, “Hakkari Yüksekova açık şekilde uyuşturucu ile anılan bir şehir. Burada şehit edilmesi, bana bu savaş baronlarını burada terörün devam etmesinden medet uman bir takım maddi kazançlar sağlayan savaş baronların faaliyetleri olduğunu düşünüyorum. PKK’nın en önemli gelir kaynaklarından ve para birikiminden bahsedilen bir şehir” diye konuştu.

ÇÖZÜM SÜRECİNDE HDP ZİKZAK ÇİZEREK GİDİYOR

Çözüm sürecinde HDP’nin çok zikzak çizerek gittiğini ifade eden Orakoğlu,  “Demirtaş çok ciddi anlamda serhildan çağrusu yaptı. PKK ve KCK terörist bir örgüt kapsamında. MGK’da bunların terörist olduğuna yönelik alınan karar düşürülmeden, bunun zaten uluslararası kamuoyunda da terörist damgasının düşürülmeyeceği görülüyor. Uzun zamandan beri Ortadoğu’da Kürtleri kullanan bir Batı var. Şu anda burada en önemli şey hem legal hem illegal (HDP-PKK) yapı bu süreç içerisinde PKK’nın terörist örgüt listesinden çıkarılacağına inanarak bu işleri yaptığı yönünde bir algı yaratılmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu.

“SAVAŞ BARONLARI KÜRTLERİN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYOR”

Örgütün derin kanadının dış ülkelerin gizli yapıları ile çok ciddi anlamda temas halinde olduğunu ifade eden Orakoğlu,  “Çözüm süreci ile sorunun bitirilmesi için irade ortaya konulmuşken, tüm Türkiye geneline yayılması yönünde resmi bir kanun çıkarılmışken birden bire bu çözüm sürecinin bitirilmesi, için provokatörler devreye girmiş görülüyorlar. Bu savaş baronları dediğimiz kesim kesinlikle Kürt hareketinin geleceğini düşünmüyor. Onlar kendi güçlerinin ikamet ettirmeye çalışıyorlar” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİNE BATI MÜDAHALE ETTİ”

Türkiye’de Güneydoğu’nun çok ciddi anlamda karıştırılmaya çalışıldığını ifade eden Orakoğlu “Türkiye’de çözüm sürecine  Batı müdahale etti. Yeni Türkiye’de çözüm sürecine yönelik sabotajların olabileceğini ama Yeni Türkiye’nin bunları önleyecek güçte olacağını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti ilk defa çözüm sürecini hükümet programına koydu. Çözüm sürecinin bitmesi ile Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenmesinden rahatsız olan ülkeler düğmeye basmış gözüküyorlar. 6-8 Ekim’de çıkan Kobani olaylarına bu çerçevede bakabiliriz” diye konuştu.

“OLAYLARIN HAKKARİ ÜZERİNDEN BAŞLATILMASI DA BİR MESAJ NİTELİĞİNDE”

PKK içerisindeki savaş baronlarının yaşanan olayları tetiklediğini söyleyen Orakoğlu,  “Bunların iki amacı var. Birincisi bunlar büyük bir paraya hükmediyorlar. Bunlar krallar gibi yaşıyorlar. Kendi imkanlarını kaybetmek istemiyorlar. Bir diğeri de çözüm sürecini bozmaya yönelik Batılı ülkelerin gizli servisleri de burada önemli rol oynuyor.  Olayların Hakkari üzerinden başlatılması da bir mesaj niteliğinde. Çünkü PKK’nın en büyük kaynaklarından bir tanesi de uyuşturucudan elde ettiği para. Ciddi şekilde kirli paradan bahsediyoruz. O bakımdan bu süreç bu şekilde götürülmeye çalışılıyor” dedi.

“1 KASIM ÇAĞRISININ EN BÜYÜK TEHDİDİ…”

HDP’nin açıklamalarındaki çelişkiye dikkat çeken Orakoğlu, “HDP’ye baktığımızda, çok zikzaklar çizen açıklamaları, önce serhildan çağrısı yapması, ardından İmralı’da günah çıkarması şimdi de 1 Kasım Kobani meselesini uluslararası gündeme taşıyarak sokağa dökmeye yönelik bir hareket olarak gözüküyor. Bu hareketi sağlayanlar bu harekette şiddet kullanılmayacağının da güvencesinin vermeliler. 1 Kasım’da yapılması muhtemel olan olaylarda Türk ve Kürt unsurların katılması hedef olacak. İkinci çağrıdaki en büyük tehdit gezi unsurlarının da buna katılması olabilir. MGK’nın uzun sürmesindeki en önemli nedenlerden bir tanesi, bundan sonra Türkiye’ye yönelik, çözüm sürece yönelik bu tür saldırıların yapılabileceği.  Bununla ilgili muhakkak ki güvenlik güçlerinin raporları da sunulmuştur. Bu olayı sadece PKK’nın ve HDP’nin etkisinde düşünmemek lazım. Bu kararların arkasında Türkiye’de çözüm sürecinden  rahatsız olan Batılı ülkelerin parmağı olduğunu düşünüyorum.  Çözüm sürecine Batılı ülkelerin müdahil olma arzusu var” değerlendirmesinde bulundu.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.

Yorumlar